kölelerin tiyatro hastalığı

entry1 galeri
    1.
  1. tüm dünyada köle olarak yaşayan veya yaşamak zorunda olan insanların hayata ve insanlara karşı geliştirdiği inanılmaz tiyatro yeteneğidir. Bir süre sonra hastalık halini almaktadır. onları kullananların tüm zorluklarını çeker, bu süreçte zorlukta oldukları hayatlarına son derece uyum sağlarlar (bkz: asgari ücretle geçinen aile). üzerine bunları sadece bir umut için yaparlar. ellerine fırsat geçince de daha önce içinde bulunduğu kesime en büyük eziyeti kendileri yaparlar.

    Dikkat: Bu noktadan sonrası detay içermektedir.

    Bunlara örnekler:

    Onurlu gözükmek için hayatı boyunca ödeyemeyeceği borçları taksitle ödemeye kalkmalar.
    Ardından parası olunca kollarına altın bilezikler takmalar, saçma sapan gösterişler yapmalar.

    Çalıştığı şirketin sahibine her türlü göt yalayıcılığını yapmak, ardından "kumar'dan gelecek para haram olur, hayır etmez." demeler. (Şirket sahibinin Kıbrıs'ta Casino'su var.)
    Sonunda işten atılınca şirket sahibine sövmeler, karşısına tekrar çıkınca tekrardan göt yalayıcılığı yapmak.

    Hayatı milletin altına yatmaktan ibaret olmasına rağmen fondoteni chanel, çantası louis vuitton diye hava atmaya çalışmalar.
    Sonra millete namus dersi vermeye kalkmalar.

    Para için kıçını yırtan adamlar, ama parayı bulunca saçma sapan şeylere harcayıp bitirip sonra sızlananlar.
    Bunun tam tersi, parayı bulduktan sonra, hepinizin amına koyayım diyerek cebine akrep sokanlar.

    Yukarıda yazdığım şu köle tiyatrosu oyuncularının bir de şöyle bir savunması olur: herkes yapıyorsa, herkesin bir bildiği vardır.

    Bu köle tiyatrosunun oyuncusu, sana bazı söyleyeceklerim var: herkesin bir bildiği falan yok sayın amına koduğumun salağı. herkes senin kadar beynini çalıştırmamaya programlanmış. herkes birbirini sikmeye programlandığı için hep birlikte batıyoruz, hala banane diyor beyin özürlü, ben zaten batmışım, sende bat benimle diyor gözünün çapağını siktiğim. şimdi bu adama/kadına kendi çocuğunun hayatını sikiyorsun dediğimde anlam veremeyecek üzerine bana küfredecek, ama yine de söyleyeyim: kendi çocuğunun hayatını sikiyorsun. bak hala banane diyor. devamı da var, insanoğlu'nun geleceğini kötüye yönlendiriyorsun. gerçi nerede sende o kapasite. banane insanoğlu'nun geleceğinden diyor. anlayamıyor ki ne yaptığını andaval.

    insan değilsiniz siz, robotlar hatta değirmenler sizden çok daha yararlı bu dünyaya. sizin bu dünyada çöp kadar, bok kadar değeriniz yok. ölünce arkanızdan namaz kılınınca kendinizi şanslı zannediyorsunuz sadece, ama değilsiniz.

    ha benim bir değerim var mı? benim de yok. ben bunu biliyorum, sen buna inanamıyorsun, aramızdaki ciddi fark bu.

    sen bunların arasındaki farkı anlayamadığın sürece, ne dürüst olabilirsin, ne onurlu olabilirsin, ne vicdanlı olabilirsin, ne de dünyadaki insanların herhangi birine gerçekten bir fayda sağlayabilirsin. bu yüzden bilmekle bilmemek arasında uçurum gibi fark var. senin yaptığın yararlı şeyler, ancak şansın kadar olabilir.

    daha fazla acı çekmemek için zamanla artan acıyı çekmeyi kabul etmişsiniz. hepiniz açık açık malsınız, hepiniz açık açık beyin özürlüsünüz. hepimiz çok daha rahat, çok daha mutlu hayatlar yaşayabilirdik. ekonomi diye kandırdılar, demokrasi diye kandırdılar, özgürlük diye kandırdılar, aşk diye, seks diye, güzellik diye... egoistliğiniz yüzünden dünyanın sadece %10'luk kısmı güzel bir hayat yaşayabiliyor ve bu %10 daralmaya devam ediyor. Her gün daha da küçülüyor...

    kendini ne ile avutuyorsun? benden daha kötüleri de var? şaka gibi. hakkaten mi? biraz da ben devam ettireyim o avutmayı: benden daha kötüleri de var ve ben her gün kötüye giderken onlar daha da kötüye gidiyor, fakat son noktada hepsiyle buluşacak ve eşitleneceğiz. üstelik bu diğer dünya gibi bir yerde değil, direk bulunduğumuz dünyanın üzerinde olacak...

    bir yalana ilk defasında inanan, gerizekalı olduğunu düşünmemek için çoğu zaman o yalanı savunmaya başlar. senin gözüne bu kadar açık açık sokuyorum gerçeği. neden hala bu yalanı savunmanın peşindesin? neden? çocuğunun çekeceği acı senin çekeceğin acıdan daha mı az zannediyorsun? bu devranın bir gün döneceğini mi zannediyorsun? birisi gelecek seni kurtaracak mı zannediyorsun?

    neden bu durumu değiştirmeye çalışmak yerine, devam ettirmeyi savunmak için bütün çabanızı harcıyorsunuz? neden el birliğiyle bu kadar basit değişebilecek şeyleri, bu kadar zorlaştırıyorsunuz? hiç sormuyor musunuz bunları kendinize?

    neden kendini kainatın en vazgeçilmez parçası olarak görüyorsun? neden bir gücün parçası olduğunu düşünüyorsun? değilsin. benimle bire bir aynı değerdesin. et, kemik, kan...
    2 ...