" Unutamamış olabilirsin, ilişkimizi geride bırakamamışta olabilirsin. Belki yüzsüzsün, belki pişman belki bir çözüm yolu arıyor dahi olabilirsin yada ayrılığımızı hala hazmedemeyen zayıf bir kişilik. Ancak ne olursa olsun bunlar senin geri döndürmemeli gittiğin yoldan. Belki de bu yaptıklarından çok pişmansın çıkmak istiyorsun bu hayattan. Kurtulmak eski ezgi olmak istiyorsun, bunların hepsini tek tek anlarım sana da hak veririm, ancak ne yaptın biliyor musun, gül açan bahçeyi harap ettin, papatyaları ezdin, tek bir güle ulaşmak için o güzelim papatyaları ezdin gittin. Şimdi için yanıyor, pişmansın belki yada hiç biri değilsin vicdan yapıyorsun beni kırdığını düşünüyorsun, sen o papatya açan yerleri harabeye çevirdin şimdi gelmiş eserini izliyorsun, acı çekmek istiyor da olabilirsin, daha çok acı çekip her şeyi silmek istiyorsun yada geri dönmek. Ancak geri dönmemek için her şeyi yaptın, ne gerekiyorsa, bana diyorsun ki, aldattım seni ihanet ettim onurlu biri ol ve git, ağlama diyorsun güçlü ol diyorsun… sevdiği için ağlayan insanlar güçsüz olmuş sizin için, aldattığı için sahip çıkan insanlar onursuz olmuş. Artık buraya elini kolunu sallayarak gelemezsin. istediğin kadar kötü ol, ölüm döşeğinde ol umrumda değilsin ezgi. Sen kendini bitirdin. Birbirimize verdiğimiz emeklere ihanet ettin. Karakterini zayıflattın. Bir süre sonra bitecek bir ilişki için Ada ve Tuna’nı sattın. Hem her şey bitti artık aramayalım diyorsun, sonra kendin arıyorsun sonra umutlanma sakın diyorsun ? Amacın ne ? daha çok acı mı çektirmek ? daha çok yakmak mı kalbimi ? Artık yanmıyor ezgi kalbim, artık acı çekmiyor. Benim için hiçbir şeysin. Bomboş birisin, o gözlerinde hayat bulduğum ezgi değilsin. Başkalarının değerlisi olmayan çalışan ikinci el bir telefon gibisin. Oradan oraya savrul şimdi, içinde ona karşı kıskançlık var mı ? sevgi var mı ? güven var mı ? huzur, ya huzur ? var mı ezgi ? ona dokunduğuda gözlerini kapatıp okan ı düşünmek ne kadar kötü. Gece korktuğunda elin telefona gitmiyor mu ? okan ı aramak için… ama yok. Yalandan kıskanmalar, yalandan seviyorum demeler, aşkım, hayatım vs demeler. Ne kadar yapay dimi. içten bile değil. Ona karşı bir şeyler hissediyorum diyorsun. Hiçbir şey hissetmediğini söyleyeyim, şu an çok acı çekiyorsun ve onunla bu yaraya pansuman yapıyorsun, bizim ilişkimizi onun kapatacağını onunla çok mutlu olacağını düşünüyorsun. O da bu durumu çok iyi kullanıyor. Çünkü yaralısın ve onu seversen bu halde seversin, eğer aklın başında olsa yüzüne bile bakmazsın. Çünkü sevdiğin ve ait olduğun yer bambaşka. Görüyorsun dimi ezgi, yapabilirim sandın, sevebilirim sandın. Olmadı. Yapamadın. Sevemedin. Aklın yine burada okan’da kaldı. Okan olsa şöyle olurdu, okan olsa böyle olurdu demeye devam ettin. Ve bedenin… Bir oyuncak gibi oldu. Başka bir ten değdi o saf bedenine. Kimselerin bilmediği, görmediği, sadece sana içten bağlı kişinin gördüğü o en özel yerlerine sadece 1 aydır beraber olduğun birinin o buz gibi bedeni değdi. Neden ? Okan’ı unutmak için, onun yerine başkasını koymaya çalıştığın için. O da olmadı. Onu da yapamadın. iyice çöktün dibe. Şimdilerde güçlü rolleri yapıyorsun. Herkes görüyor halini. Yüzün gülüyor acı bir biçimde. Ne umut var, ne hayat ne neşe. Okanla olduğu gibi olur mu ? Olmaz… Olamaz. Okan başkaydı, okan içinde ezgi başkaydı. Sevilmeye layık tek kişiydi belki. Kandırdılar seni dediğim de inanmadın bana ama çok iyi biliyorsun kandırıldığını. Hiç olmayacak ilişkiler içine girdin. Sevgilin var sadece. Sevgilin. Hayat arkadaşın, eşin, yeri gelir baban, yeri gelir annen, yeri gelir abin, ablan, değil. Sadece sevgili. Seni sevdiğine inandırmaya çalışan bir sevgili. Çok mu uzun zaman önce bıraktık sevmeyi dersin.. çoktan vaz mı geçtik dersin ? Her gece çektiğin azap son bulmaz. O kıvranışların, uykusuzlukların son bulmaz. Tam beni arayacakken onu aramandan bunu çok iyi anlıyoruz. içten bir seni seviyorum bile diyemezsin. Neden çünkü sevdiğin adam senden uzakta. Sesin ona gitsin istersin.. Diyorum ya, sahip çıkmak onursuzluk olmuş sizin için, korumak gurursuzluk, ağlamak güçsüzlük, sevdiğini söylemek eziklik. Artık böyle değil ezgi. Sen bu kapıdan tamamen çıktın. Ben seni hayatımdan tamamen çıkardım. Aynı senin yaptığın gibi. Başka birine giderek değil adam gibi insan gibi çıkardım. Yarabandı aramadım kendime acımla başa çıktım. Gömdüm seni. Anılarına, sana, hayallerimize ihanet etmeden rafa kaldırdım. Senin gibi yozlaştırmadım. Hatalarım var evet, ancak beni artık suçlayamazsın. Bir hiç olarak kalacaksın. Seni elbet çok değerli hissettirecek insanlar karşına çıkacaktır. Gerçekten de seni seveceklerdir, belki sen de onları seveceksin ama içinde bir yerlerde keşke okanım burada olsaydı diyeceksin. Her dediğin de acıyacak kalbin. Her dediğin de titreyecek bedenin. Edebiyat mı parçalıyorum sence ? Biraz öyle. Peki nasıl anlatılır tüm bunlar ? neye göre anlatılır ? Nereye yazmalı ? Nereye sövmeli ağız dolusu. Dön bir kendine bak dediğim de bize bak demiştim. Neleri aştık geldik, neleri elimizin tersiyle ittik, neleri görmezden geldik. Biz yaptık kimse değil. Şimdi bakmasan da olur, artık ben yokum ezgi. Okan diye birisi yok. Hiç olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Kararım kesindir. Bu söylediklerim ister umrunda olsun, ister oku geç, ister anla. Hiç fark etmez. Artık gel dedim mi gelir, git dedim mi gider dediğin bir okan yok. O dört harften oluşan ve anlamı iyi niyetli anlayışlı olan kişi hayatında yok. Rahat ol, Özgür ol. Ağlamak yok, yalvarmak yok, geriye dönmek yok, özlemek yok, kin, nefret, iğrenmek yok, emin ol sana bütün bu duygların hepsi fazla… Gittiğin yerde kal ve hiç geri dönme, dönüşün felaketin olur. Kendine yeni bir acı seç ve onu yaşa. Biz acımızı bile güzel yaşadık. Hoşça bile kalma. Buna bile hakkın yok."