dün 4 buçuk ay sonra onunla karşılaştığımızda farkettiğim gerçek. selam sabah dışında bana ayıracak hiç vaktin yok muydu gerçekten? iki yabancı mı olduk şimdi? yoksa seni bekleyen kendi gerçeklerine mi koşmakla meşguldün o takıldı aklıma. oysa ne çok özlemiştim seni. solmuş cana hayat veren, ölüyü dirilten o güzel gülüşünü, güneşi arkana alıp da bana sunmanı. hayat tekerrürden ibaret.
halbuki önünde duruyorum, ordayım. dursun sen benimleyken zaman. insana en çok koyan şey bir daha görüp göremeyeceğini bilmediği birine, veda olup olmadığını bilemediğin bir konuşmayı yapmak oluyor hep. sensizlik, sensizliğin acısı çok uzak değil, sen gittikten sadece 1 saniye sonra başlıyor insafsız hiç vakit kaybetmeden. oysa senli dakikalar ne çabuk akıyor.
içimdeki acı sönsün diye uzaklara, çok uzaklara, kıtaları aşarak koşmayı istiyorum, seni ne kadar sevdiğimi haykırarak. senin geldiğin yerlere koşarak. sonra kafama dank ediyor sen buradasın. gidersem senden uzak kalırım.
hiçbir şey yapma sadece gülerek gel bana. bırak gel başka kolları.