Çoğu kişinin aslında aptal ayağına yatarak yapmış olduğu bağışlardan gelen paradır.
Şeyh efendinin yaşantısına bakıyorsun lüks içerisinde. Yemesi, içmesi, barınağı, yapılan saygı, iltifat, övgü; bu dünya da insan nefsinin istediği ne varsa tamamen hepsine sahip bir yaşantısı var. Aynı zaman da şeyh efendinin kalp gözleri de açık. O nasıl oluyor? Züht hayatı ile efendim. Yani egonu ve mideni az doyurarar.
Peki şeyh efendinin yaşantısının züht hayatıyla taban tabana zıt olduğu belli değil mi? Belli, bunu anlamamak için aptal olmak lazım. Ben türkiye de paranın değerini, geçim derdini yüklenipte aptal olana denk gelmedim.
Şeyh efendinin etrafın da büyük bir pazar var. Bu pazarı kayıp etmemek, paraya çevirmek için bu millet aptal ayağına yatıyor.
Şeyh efendinin dergahına büyük iş adamları, patronlar yardım da bulunuyorlar. Şeyh efendi de bunun hatrına zenginleri rahatsız eden ayatleri ve hadisleri gündeme getirmiyor. Dua ile, üfürük ile sorun çözdüğünü ileri sürüyor.
Yani saf niyetli, sırf Allah rızası için oraya bir insan gitse en fazla bir ay içerisin de herşeyi anlar. Saf ve temiz insan dinini merak edip öğrenir. Kimseyi ne aldatır, nede aldanır.
Yaşamış olduğum şehrin belediye başkanı ibadetin de birisi. Belediyeye yakın olan bir cami var. Belediye başkanı şayet o cami de namaz kılacaksa tüm işçiler o camiye koşuyorlar. Belediye başkanı o camiye gitmemişse az sayı da işçi namaza geliyor.
Yani durum bu şekil de. Bu devir de kimse " sykmyeceği sıpaya yem vermez" aynen öyle.