Kendi kendimize yetmeye çalışıp kendimiz gibi yaşayıp bildik hayatı yaşıyorduk.
Çok fazla gözümüz açık değildi.
Aynı yanlışları yapıp aynı doğrulara inanıyorduk.
Kaybettiklerimizi yeniden kaybedecek mizacımız vardı.
Kazanmayı seviyorduk ama kazanmak için değer yargılarımızın dışında bir kazancı umursamıyorduk.
Kazanmaya yeltensek bile önümüze çıkan ilk duygusal bir şeylerde hayal kurmanın tadının kaldığı yerden devamının ayrıcalığına eriyorduk.
Aptal dedikleri şeyi tabanına kadar yaşayıp aptal olmamak için kültürel okumalar yapıp dingin bir yaşam diliyorduk.
Bireyi birey yapan hissiyatlarının gölgesinde sanki yaz mevsimi gibi buz tutmuş ağacın dibinde piknik yaptığına inanan zorda kalan insanlar gibi umutsuzluğa yelken açıyorduk.
Hayatı umursamadan yaşarken kafamıza göre takılıyorduk.
Kafamıza göre kazanıp çoğu zaman kaybediyorduk.
iyi kötü bir düzenimiz vardı ve alışkanlıklarımızın dışına çıkmak istemiyorduk.
Alıştıklarımız bizde kalsın yeter.