Bazen seni düşünüyorum.
Senin beni hiç düşünmediğin gibi.
Düşüncelerimin arasında gezinen hatırladıklarımın uzaklarında yıllar yıllar öncesini görüyorum.
Farkında olmadığımız güzel zamanların güzel olan neticelerinde yol ayrımına girmiştik ama ben senin seçtiğin yolun beni dışarıda bırakacağından habersizdim.
Hatırlıyorum arabada sana dinlettiğim şarkıları eleştiriyordun.
Kafanı ağrıttığından falan bahsediyordun.
Daha gençtim o zamanlar kaset çaların sesini ne kadar çok açarsam eğer kendimi daha huzurlu hissediyordum.
Çalıştığın iş yerinden yokuş aşağı koşarak inerken topuklu ayakkabılarınla ilk cümlen beni azarlamak olmuştu.
Neymiş efendim gitarın tellerine sert vuran grubun melodileri bütün evreni yerinden oynatmıştı.
Sırf benimle olduğunu kimse bilmesin diye fakir arabama bodoslama binmiştin.
Senin beni yok saymanı fark etmeden giden arabanın içerisinde seninle yolculuk yapmanın ve sesi hiç kısılamayan kaset çaların özgürlüğünde en büyük yalanların olduğu dünyada kendimi kandırıyordum.
Orta okulda sevdiğim kızla ayrılırken seçmediğim ev taşınma zorunluluğunda ona derdimi anlatamamıştım.
ilk aşkıma onun benim için ne kadar özel olduğunu anlatacak kelime hafızam henüz oluşmamışken veda bile edemedim.
Kafa problemlerimi çözmeye çalışırken aklıma havuz ve yol problemleri geliyor.
Yazdıklarımı umursamayanlar size bir sır vereyim mi?
Mutluyum aslında.
Yazdığım kadar mutsuz değilim aslında.
Mutsuzluk benim yazma kabiliyetim.