Yabancı markalarla rekabet edebilecek sermaye çıkarmak için, emeğin, alın terinin, yaşam hakkının tekelleşmesine göz yummak zorun da olanların halkına reva gördükleri gerçektir.
1. Dünya nın bir numara tarım ürünlerinden olan, kayısı, çay ve fındık üreticisinin ve alıp satanların gelirlerindeki adaletsizlik. ( Üreticiden alıp satan büyük esnafların dolar 4 tl ye dayandığı zaman malı üreticiden mal almayıp, daha önceden dolara yatırdıklarına şahidim. Oysa üretici cebindeki 200 doları bozdurarak devletin arkasın da durmuştu)
2. 30 yıldır aynı fabrikatöre çalışanın ve patronun gelirlerindeki uçurum. Patron 100 katı büyürken çalışanın gelirinin fazla değişmemesi.
3. Marketler, mağazalar zincirinin tekelleşerek küçük esnaf ve sanatkarı yok etmesi ve akabinde gelen işsizlik ve mesleksizliğin oluşturduğu kesimdir.
4. Teşvik primleri zengin olanı daha da zenginleştirirken fakirin iş yapmasına alan bırakmamaktadır. Fakirlerden bile vergi toplanarak elde edilen milli gelirin " teşvik" adı altında zaten zengin olan insanlara aktarılmasının hikmeti nedir? Hayvancılık alanındaki destekler neden büyük oynacak çaptakileri kapsar? Ver Allah ın verdiğine, vur Allah ın vurduğuna politikası ne kadar kur anidir?
Teşvikler işi- gücü olmayan, yoksul kesime verilmeli değil miydi?
Bu ülkeyi geliştirmek, marka mallar üretmek gaye ise herkes elini taşın altına sokmalı. Gaye ülke ve marka olmalı.
Gelişmek için belli kesimin rızkını kısıp, belli bir kesimin istediği gibi yaşamasına olanak sağlamak ne kadar vicdanidir?
Bu konu da müslüman din kardeşlerimden olan siyasileri ve patronları tek öndelerine " hz. Muhammed s.a.s" me uymalarını istiyorum.
" O mubarek, davası için karnına açlıktan taş bağlayıp gezerdi, taşı ümmetin karnına bağlayıp mekke nin, medine nin ileri gelenlerini asla kalkındırma yoluna gitmemişti"
Biz böyle islam a gidiyoruz diyen patronlar " Ağlayanın malı gülene hayretmez"