insan olarak hakkımızı arıyoruz…
hayvanlı atasözleriyle alay ediyorlar.
tüm bunlar yaşanırken, toplumun yarısının oyu çalınırken, toplumun öbür
yarısından çıt çıkmıyor.
40 milyon insan çırpınırken, geriye kalan 40 milyondan bir kişi bile ysk'ya itiraz
dilekçesi vermiyor.
oy hırsızlığı ve milli egemenliğin gaspedilmesi, sadece hayır diyenlerin
sorunuymuş gibi kabul ediliyor.
komşunun evi soyuluyor.
bana ne, nasıl olsa soyulan ev benim evim değil diye düşünülüyor, susuluyor.
oysa…
gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 70'ini “hayır” diyen şehirler oluşturuyor. refah
seviyesi en yüksek 10 şehrimizin 8'inden “hayır” çıktı. ilçe ilçe bakıldığında,
sosyal hayat açısından makas daha da açılıyor, yurtdışı tatili yapabilen, tiyatroya
gidebilen, konser izleyebilen, resim-heykel sergisine ulaşabilen, kitap satın
alabilen, ailece veya arkadaşlarıyla akşam yemeğine çıkabilen, spor salonuna
üye olabilen, özel sağlık sigortasına sahip nüfusun yüzde 90'ı açık ara “hayır”
dedi.
e sen bilirsin kardeş.
bundan böyle… seninkiler damat, enişte, gelin, bacanak, dünür, sülalece deveyi
havuduyla götürürken, sen yengeyi anca avanta iftar çadırına götürebilmişsin,
elalemin oğlu bedelliyken, senin gariban oğlanı rakka'ya sürmüşler, plajda
nargile tüttüren suriyelilere 25 milyar dolar harcarlarken, maaşına 25 lira zam
yapılan emekli baban hastane kuyruğunda sürünüyormuş, yandaş müteahhit
milletin orasına koyarken, sen kirayı nasıl ödeyeceğim diye kukumav kuşu gibi
düşünüyormuşsun, dünyanın en pahalı benzinini kullanıyormuşsun, traktöre
haciz gelmiş, kapına icra dayanmış, üniversite mezunu kızın hâlâ işsizmiş filan…
sakın diyeyim bizden medet umma.
bilirsin…
her “koyun” kendi bacağından asılır!
--spoiler--