her akşam "kahveye çıkıyorum" diye evden çıkıp, üst kattaki dul kadının yanına gidiyormuşsun. apartmanın köşesine kadar gidip, sonra tekrar geri gelip asansörle üst katımıza çıkıyormuşsun. sen o kadınla sevişirken aramızda sadece 50 santimlik bir duvar vardı be baba. Sen o kadınla televizyon izlerken biz hep seni bekliyorduk. hiç utanmadın mı bunu yaparken? hiç utanmadın mı annemi aldatırken, bana yalan söylerken?
annemin seni o kadının evinde yakaladığı gece; hani apartmana rezil olduğumuz gece. kadını da alıp gittin ya sen, ben yine kahveye gittiğini ve 12'ye doğru döneceğini düşündüm. annem çok ağladı ve sigaraya başladı. sonra mutfakta bağırdı bana, "beni affet oğlum" dedi. "Ben her şeyimi babana verdim, sana vermem gereken sevgiyi bile."
O anda senden nefret ettim. Keşke ölseydin. Keşke cesedini bir çöp konteynırının yanında bulsaydık. üzülürdük elbette. ağlardık arkandan, annem karalar bağlardı, belki hayata küserdi. Keşke hep, benim anılarımdaki sessiz ve saygılı babam olarak kalsaydın. Keşke bana yüzmeyi, bisiklet sürmeyi öğreten, cebime harçlığımı koyan, beni lunaparka götüren ve çocuklardan dayak yediğimde gelip beni onların arasından çekip alan babam olarak kalsaydın.
Not: Doruk kirezci- Guguk isimli kitaptan alıntıdır.