david lynch ve postmodern anlatı

entry1 galeri
    1.
  1. DAVID LYNCH VE POSTMODERN SiNEMA üzerine yazdığım ve paylaşmak istediğim final ödevim.

    David Lynch Kimdir?
    20 Ocak 1946 doğumlu yönetmen ve aynı zamanda ressamdır. Pensilvanya Güzel Sanatlar Akademisi ve Amerikan Film Enstitüsü’nde eğitim aldı. ilk filmi ‘’Eraserhead’’ ile adını duyuran Lynch ‘’Dune’’ ve ‘’Blue Velvet’’ filmlerinden sonra, ‘’Lost Highway’’ filmi ile bakış açısını seyirciye tam anlamıyla geçirerek dikkatleri üzerine çekmiştir. Mulholland Drive ile ve deneysel çalışmalarıyla da sanat hayatına devam etmiştir. Uzun bir süre sinemaya ara veren Lynch müziğe zaman ayırmış ve on yıllık süreçte iki adet albüme imza atmıştır. Son dönemde yaptığı televizyon çalışmalarıyla da tekrar gündeme gelmeye başlamıştır.

    ÖZET

    Blue Velvet (Mavi Kadife) Film Özeti
    Jeffrey bir kolej öğrencisidir, babasının bahçede geçirdiği kaza sonucu hastaneye kaldırılması dolayısıyla hastaneye gider. Daha sonra hastaneden çıktığında, yandaki boş arazide bir kulak bulur bu kulağın kime ait olduğunu bulmak için merakla dedektif John Williams’a götürür. John bu konu üzerine adli tıptan bilgi alır ve kulağın sahibinin hâlâ yaşıyor olabileceğini söyler. Fakat iş artık Jeffrey’in üzerinden çekilmelidir, bunun farkında olan John ona bu olaydan uzak durmasını söyler. Fakat Jeffrey tatmin olmamıştır. Kulakla ilgili bir şeyler duyan John’un kızı Sandy, Jeffrey’e kulakla ilgili bildiği şeyler olduğunu söyler. Daha sonra kulak hakkında bilgi alan Jeffrey kulağın peşine düşer. Fakat bu onu çok farklı bir dünyaya sokacaktır. Bu süreçte evine gizlice girdiği Dorothy’le anlamsız şekilde bir yakınlaşmada bulunur. Psikolojik sorunları olan Dorothy çocuğundan koparılmış bir annedir. Fakat Frank isimli bir mafya çocuğunu alıkoyarak ona zorla sahip olmaktadır. Yakınlaşmayı duyan Frank, Jeffrey’i de alıkoyar ve psikopatça eylemlerde bulunur. Jeffrey’nin başına bu belayı sardığını düşünen Sandy içten içe vicdan azabı çekmektedir. Karanlık bir dünyanın içinde oradan oraya savrulan Jeffrey kurtulmak istedikçe daha çok bataklığa batmakta, ayrıca hoşlandığı Sandy’den de belayı uzak tutmaya çalışmaktadır. Bu oyunun sonu Dorothy, Jeffrey ve Sandy dışında neredeyse tüm karakterlerin feci şekilde ölmesi ile bitmektedir. Filmin sonunda Dorothy çocuğuna kavuşur.

    Blue Velvet (Mavi Kadife) Film Çözümlemesi
    Diğer filmlerinde de olduğu gibi bizlere bir anahtardan nerelere gidilebileceğini en güzel şekilde gösteren Lynch, insanların beyninde ne kadar geniş ve soyut kurgu yaparsa filmden de o kadar çok sonuç çıkarabileceğini detaylı bir şekilde kanıtlamıştır. Kulak metaforu üzerinden renkli olan hayattan siyah ve puslu bir Lumberton’a geçen Jeffrey’in sosyal anlamda ne kadar değişken bir toplumda yaşadığını bulunduğu huzursuz ortamdan ve renksiz dünyadan çıkarabiliyoruz. Burada günümüz dünyasına da göndermeler yapan Lynch, modernizm adı altında gelen karanlık ve sosyal yalnızlıkları ele alarak, meşrulaştırılmış cinayet, tecavüz ve diğer hassas ahlaki konularda değişkenliği sembolize eden iki farklı dünya ve karakterler kullanmıştır. Merak konusu üzerinden değerlendirildiğinde Jeffrey’in başına gelen her şeyin kendi merakı sonucunda olduğunu, Dorothy’nin evinde bulduğu anahtarla beraber olayların kapısını açtığını anlamamız da pek anormal sayılmaz.
    Vicdan ne kadar filmlerde gizlenmiş durumda olsa da Sandy’nin, Jeffrey’e karşı olan korumacı ve pişman tutumu bu filmde aranan vicdan olgusunun ta kendisidir. Bastırılmış cinselliği, erotizmi ve pornografik ögeleri filme yayan Lynch, filmlerde saklanan veya saklanmaya çalışılan olguların nasıl hayatın içinde absürt bir biçimde bulunduğunu da bu filmde göstermiştir. Dorothy karakteri başlıbaşına bir ruh hastası gibi görünse de, toplumun içinde bulunduğu karmaşık ve anlamsız durumu simgelemektedir. Frank sadece kötü adamı değil toplumsal kötülük kavramını ve kötü profilini güzel bir biçimde betimlemektedir. istediği tüm duyguları sakınmadan söyleyen David Lynch müzisyen yanını Blue Velvet filminde de yansıtmıştır. Her karesinde ayrı bir metafor bulunan bu filmin, izleyeni tatmin etme gibi bir kaygısı yoktur. Amaç izleyenleri mutlu etmek yerine onlara gerçekleri göstermektir. Realizmi, sürrealizm ile sentezleyerek hayal dünyasının içindeki somut dünyayı yaşatmış, somut dünya sandığımız anlarda ise bizleri bir rüyadan uyandırmışçasına şoklamıştır. Kendi görmek istediğini, estetik anlayışıyla birleştirerek izleyene sunan Lynch, beğenilme kaygısı gütmeden sadece istediğini izleyicisine sunmuştur.

    Mulholland Drive (Mulholland Çıkmazı) Film Özeti
    Film, Mulholland caddesinde bir kaza ile başlar. Tehditlerle silah zoruyla bir yerden bir yere götürülen bir kadının da içinde bulunduğu araç, Karşıdan gelen araçlarla çarpışır. Araçta kadın hariç herkes ölür. Daha sonra caddeden aşağı doğru sürünen kadın orada sabahlar. Senaryoya bir yarışma kazanıp halasının referansıyla giren Betty dahil olur. Daha sonra, Coco’nun gösterdiği eve giren Betty duşta kaza yapan kadınla karşılaşır. Kadın ona isminin Rita olduğunu söyler. Anlamsız bir şekilde kadınla samimi olan Betty, onun başına gelen kazanın peşine düşer. Ve kocaman bir çıkmazın içine sürüklenir.
    Yönetmen Adam, mafya babalarıyla beraber oturduğu masada film hakkında konuşur. Mafyalar Camilla Rhodes’in filmde oynamasını ister ve bu konuda ayrılığa düşen Adam, büyük bir tepkiyle salondan çıkar ve mafya babasının arabasının camlarını golf sopasıyla parçalar. Daha sonra evine döner burada karısının onu aldattığını görür. Mücevherlerine pembe boya döker ve karısının aldattığı adam tarafından darp edilir. Bir kiralık katil defter ararken üç kişiyi öldürür. Teyzesiyle konuşan Betty, onun Betty diye birini tanımadığını öğrenir. Siyah saçlı kadın hafızasını kaybettiğini, ismini dahi hatırlayamadığını söyler. Betty çantasının içinde ona ait bir şeyler olduğunu düşünür ve içini açmasını söyler. Onlarca tomar para çıkarır, çantanın en altında da mavi bir anahtar vardır. Bu süreçte Adam’da ufak bir motelde kalmaya başlar burada kredisinin kesildiğini ve ‘’Kovboy’’ isimli bir adamın onu aradığını söyler. Kovboy, Adam’ı tehdit eder ve Camilla’nın filmde oynaması karşılığında tekrar yönetmen koltuğuna oturabileceğini söyler.
    Betty ve Rita, Winkie’s adlı bir kafeye gider. Rita garson kızın yakasında Diane diye bir isim görür, ve Betty’e asıl isminin Diane olabileceğini söyler. Daha sonra seçmelere giden Betty çok fazla beğeni alır. Eve döndüğünde telefon rehberinden Diane Selwyn isimli birini ararlar. Numarayı ararlar fakat cevap alamazlar. The Sylvia North Story filmi setinde Adam’la tanışmak üzereyken, vazgeçer ve oradan uzaklaşır. Diane’ın dairesine giden Rita ve Betty kapıyı çalar, açan olmaz. Camdan içeri girdiğinde, içeride yatan bir kadın cesedi görür. Oradan kaçarlar, Rita çok fazla etkilenmiştir ve saçlarını kesmektedir. Betty hemen onun ne yapmak istediğini anlar ve ona sarı bir peruk takar. O gece ikisi cinsel ilişkiye girer ve Rita rüyasında Betty ile bir müzikale gider. Mavi bir kutu ve anahtar görür.
    Kovboy, bir kızın yanına gider ve ona uyanma vaktinin geldiğini söyler. Diane Selwyn Betty’e dönüşür. Siyah saçlı kadına dönen Camilla Rhodes’e aşıktır, fakat reddedilmesi onu psikolojik olarak bitirmiştir. Diane kızın cesedinin olduğu evde yaşamaktadır. Adam’ın yönettiği filmde ufak bir rol kazanmıştır. Akşam Camilla’nın düzenlediği partiye gitmek için Mulholland caddesindeki evine doğru yola çıkar bu yol siyah saçlı kadının filmin başında kaza yaptığı yerdir. Ağaçlık bir kestirme yoldan eve doğru çıkar, partide Adam, Camilla’yı öper ve beraber olduklarını söyler. Bu durum Diane’ı çılgına çevirir. Winkie’s de kiralık katile para ve Camilla’nın fotoğrafını verir. Garson kızın göğsünde Betty yazmaktadır. Filmin en başındaki korkan adam da kafededir. Kiralık katil hedefini öldürünce, odaya mavi bir anahtar bırakacağını söyler. Daha sonra eve giden Diane, evinde kötü hayaller görmeye başlar. Mavi anahtara bakar, çekmeceden aldığı silahla intihar eder.

    Mulholland Drive (Mulholland Çıkmazı) Film Çözümlemesi
    Yoğun karakter değişimlerine ve hızlı olay örgülerine sahne olan film, anlaşılmasını güçleştiren metafizik sanrılar ve nörolojik yanılgılar içermektedir. Rüya alemi ve gerçek dünya arasında mekik dokuyan ağır bir senaryoya sahip. Gerilimli ve atraksiyonlu, derin anlamları olan enstantanelerin var olduğunu söylemek pek de yanlış sayılmaz. Gelelim olay örgüsüne, derinlemesine tek tek sahne sahne incelenmesi gereken Mulholland Drive, David Lynch’i anlamak için izlenmesi şart olan, yönetmenin yaratılıcık sınırının uçsuz bucaksız olduğunu kanıtlayan ve sosyal hayata bakış açısının ne kadar çok yönlü olduğunu görebilmek adına sahip olduğu doluluğu hissetmek için bulunmaz hint kumaşı. Ana karakterlerden biri femme-fatale siyah saçlı kadın; gizemli, sakin, ürkek ve hikayeye hakim olmayan tavrıyla yönetmenin kullandığı boş bir sayfa. Olayların tamamı onun etrafında dönmesine rağmen rahatlığı ve sessizliği dikkat çekici. ilk baştaki Betty’nin; iyiliksever, sahiplenici tavrı vicdan kavramına tekrar bir geri dönüş sağlayacakken bir anda biseksüel bir tavra bürünmesiyle tamamen konudan alakasız bir karakter yüklemesi altında kalması beni fazlasıyla rahatsız etti. Lynch sinemasının karakterleri ve konusu tamamen örümcek ağına benzetilebilir. Bir örümcek nasıl ağını örerken bir simetri ve denge üzerine kuruyorsa, bu kadar estetik görünen bir nesnenin sinek avlamak ve örümceğin karnını doyurması için bir tuzağa dönüşmesi tam anlamıyla Lynch sinemasıyla özetlenebilir.
    Estetik olay örgüsü, kamera açıları birbiriyle bağlantılı renk geçişleri ve duygusal anlamda destekleyen müzikler. Her şey mükemmel görünüyor fakat filmin sonuna geldiğinizde ‘’Eee? Ne oldu şimdi?’’ diye kocaman bir soru soruyorsunuz. Fakat kısa bir süre geçtikten sonra; Rita, Betty, Camille ve Diane dörtgeninin içinde kendinizi buluyorsunuz. Tek ortak yönleri kadın olması mı? Bu kadınlar, hayatı temsil ediyor. Hayat nasıl iyi ve kötüyü aynı anda bir ahenk içinde yaşatıyorsa, yönetmen de aynı şekilde yaşatıyor.
    Ufak bir anahtarın tüm olayları birbirine karıştırması bu filmde de mevcut. Betty’nin filmin başında Rita ile tanışması ve ona yardımcı olmak istemesi. Kim olduğunu bile bilmediği halde sorgulamaması da yönetmenin bizim için tasarladığı bir taslak. Gerçek veya hayal hayatının içinde kurguladığı, bilinçaltı darbelerinin beyindeki hareketleri, düşsel karmaşaların hayatımızda bıraktığı derin etki, bunların rüyalarımıza dahil olması ve hayatımızı olumsuz yönde etkilemesi de oldukça sıradışı gerçeklikle işlenmiştir. Tam hikayeyi yakalım olay bu şekilde derken bir olay sokarak tüm yapbozu tersine çevirmesi filmleri izlemeyi biraz daha zorlaştırıyor. Zorlaşan anlatı zamanla kendini ağır bir karmaşadan, beklentilerin düştüğü karakter duygularının ve anın, anlık gelişimlerine sahne olan spontane düşsel sapmalara dönüşüp izleyicinin beyninde tek seferde onlarca soru işareti bırakabiliyor. Bu soru işaretleri, zamanla büyüyerek birleşiyor ve başka soru işaretleri oluşturuyor. Kimi filmler sadece nokta ile biterken Lynch filmleri genellikle soru işaretleriyle sonlanıyor. Yaptığı Holywood eleştirisi de cabası, hem eleştirel film üretip hem de güncel ve popüler sinemayı eleştirmek bile bile eli büyük bir taşın altına koyarak ezilmeye terk etmek gibi olsa da Lynch’in yumruğu o taşların altında çelik bir yumruk gibi durarak tüm baskıların üstesinden geliyor. Bundandır ki aldığı onlarca ödül ve adaylık filmin avlusunda misafirlerini selamlıyor.
    Lost Highway (Kayıp Otoban) Film Özeti
    Fred Madison’un kapısı çalar, ve ses ‘’Dick Laurent öldü.’’ der. Karısı Renee kapıda şüpheli bir paket bulur ve Fred ile beraber izlerler. Videoda onların evinin görüntüsü vardır. Daha sonra yine bir kaset bulunur ve o kasetin içinden de onların yatak odası görüntüleri çıkar. Hemen polis çağıran çift için iki dedektif görevlenirilir ve onları sorgulamaya başlar. Saksafon sanatçısı olan Fred, bir akşam karısını çıktığı mekana çağırır fakat karısı gelmez. Onu aldattığı şüphesine düşer. Daha sonra karısıyla partiye gider. Anormal davranışlı bir adam ona yaklaşır ve kendini tanıdığını söyler. Aynı anda iki farklı yerde olan bu adam Fred için büyük bir travmaya dönüşür. Daha sonra karısının ikiye bölünmüş görüntüsünün olduğu video kaseti izler. ilk şüpheli Fred’dir ve şüphelenen dedektifler onu hapse tıkar.
    Fred, hapishanede idama mahkum edilir ve zindandayken bir gece farklı bir olay olur büyük bir ışık patlaması ile bir sabaha Pete Dayton adında bir araba tamircisi olarak uyanır ve tahliye olur. Araba tamircisi, bir mafyanın aracına bakar ve onu oldukça memnun eder. Daha sonra mafya diğer arabasını getireceğini söyler. Arabasını getirdiğinde de yanında sevgilisi Alice’de vardır. Alice, Pete’ye aşık olur ve onunla beraber olur. Diğer gün, bir sohbet esnasında Alice’i ne kadar çok sevdiğini ve onunla başka birinin beraber olduğunu duyarsa öldüreceğini söyler. Pete ya korkularıyla yüzleşecek ya da sevgisi için kendinden duygular feda edecektir. Beraber olduğu bir diğer kadın daha olduğu halde Alice ile yakınlaşır.
    Alice zorla mafya tarafından porno filmlerde oynatılmaktadır. Pete onların arasına girer ve Alice ile yaptığı planlar dahilinde hepsini öldürmeye başlar. Bu planlara Alice’de dahildir. Pete bir anda araba tamircisinden seri katile dönüşür ve çölde yanan ev metaforuyla kaçtıkları yerde partide tanıştığı garip adamla karşılaşır.

    Lost Highway (Kayıp Otoban) Film Eleştirisi
    Kayıp otoban, David Lynch’in kendi kurgusal dünyasının sinema sanatındaki tezahürü diyebiliriz. Otoban bir insanın aldığı yol olarak ele alınabilir. Film bir yol ile başlar, Fred karısını cinsel yönden tatmin edemez ve aldatılmaya itilir. Karısının beraber olduğu adam, Fred için bir hedefe dönüşür ve beyninin her köşesinde yer edinir. Onun peşinde koşarken gerçek dünyadan sıyrılır. Akli dengesi bozulan Fred karakteri, bizim içselleştirdiğimiz bastırılmış cinselliğe ve egosal noktalara benzeyebilir. Fred egosuna bir türlü yediremediği, davranışlardan dolayı karısını öldürür. Daha sonra hapse girer, ve orada psikolojisi iyice altüst olmuş bir şekilde –buradaki hapishaneye Fred’in beyni diyebiliriz.- kendini kaybetmeye başlar. Kendi kendi içinde kaybolan bir adam olan Fred, uyku problemleri yaşamaya başlar ve doktora görünmek zorunda kalır doktor vicdanımız olabilir. Etik anlamda bizi kısıtlayan kavram filmde doktor olarak yansıtılmış olabilir. Doktor Fred’e bir ilaç verir, ilacı aldığında tamamen kendini kaybederek uyumaya, farklı zıt ve istediği karakteri evrilmeye başlar.
    Düşsel dünyasına adım atan Fred kendini bir anda Pete’ye karısı Renee’yi de Alice’e çevirir. Bu filmde ‘’Alice Harikalar Diyarında’’ hikayesine göndermeler yapıldığı da söylenen eleştiriler arasındadır. Reel dünyadan, simüle ettiği dünyaya geçiş yapan Fred, kendini işinde başarılı takdir edilen, kadınlarla sık sık birlikte olan bir insan olarak görür. Kendince bir öç alma psikolojisine giren Fred yaşadığı hayatı kendi içselleştirdiği dünyada sınırsızca eleştirir. Bizler de onun bilinçaltı faaliyetlerini izleriz. Rahatsız edici durumlarla, yeri gelince gerilime dönen ağır bir film. Otoban metaforuna sıkça yer verir ve kullandığı müzikler ağır metal ve serttir. Bu da Fred’in hem saksafon sanatçısı kadar klasik hem de ağır metal kadar sert olduğunu gösterir. Rammstein’ın kullanılmasıyla modern müziğe, klasik jazz saksafonunun kullanılmasıyla da klasik döneme göndermeler yaparak postmoderinizmi doruklara çıkarır. Ayrıca birkaç sahnede Marilyn Manson’ı da görürüz. Popüler kültür kişilerini klasik bir hikayeye başarılı bir şekilde adapte etmeyi ve göze batırmamayı göstermiştir.
    Önümüzde iki seçenek var, gerçek dünyamızda Fred olmak mı? Bilişsel dünyamızda Pete olmak mı? Sanatçı ruhlu bir psikopat olmak mı? Yoksa sanatçı ruhlu bir psikopatın bilişsel dünyasında bir otomobil tamircisi olmak mı? Burada sorulan sorular bizleri tek bir ortak noktada buluşturuyor: Psikopatlık. Katil olmayan veya olan bir adamın ruh haline bürünerek rüya içinde bir rüya da görüyor olabiliriz. Varoluşsal açıdan bakıldığında kim olduğumuz değil, kim olmak istediğimiz önemlidir. iftiralara maruz kalabiliriz, karımızın cinayetinden de sorumlu tutulabiliriz. Belki Fred’in kendini haklı gördüğü cinayete biz de dahiliz. Bunu izleyen kişinin temel düşüncelerinden başkası şekillendiremez. Ama olaylar öyle bir noktaya geliyor ki nereden bakarsak bakalım sonuç bizleri kötü yapıyor. Karakterlerin temelinde yatan iyilik kavramı dahi içinde kötülük barındırıyor. Cinayet ve tecavüz bizleri ne kadar rahatsız etse de buna tahammül sınırlarımız genişliyor ve olaylara farklı bir gözlükten bakmak yerine kendimizi bir anda psikopat bir dünyada buluyoruz. Peki ya dünya gerçekten ahlakdışı ve kötülerin yaşadığı bir rüyaysa?

    SONUÇ
    DAVID LYNCH VE POSTMODERN SINEMA
    Post Modernizmin Lynch Sinemasındaki Etkileri
    Postmodern bağlamda baktığımız zaman ağır depresif ruh hallerine bürünmüş modernize toplumların, geleneksel dünyadan sıyrılıp modernlik evresine geçerken ardında bıraktığı erdemleri postmodernite adı altında başka bir katmana saptırması aşikâr. Markalaşmalar, küreselleşme, hukuk içinde hukuk eşitsizlikleri, medya dengesizlikleri. Güncel dünyada belki yüzlerce alt başlıkta incelenecek derin konuların temelini oluşturuyor. Klasik dönemin naifliğine özlem duyan modern toplum insanları her alanda klasik dönemden etkileri modern dönem ile sentezliyor ve yeni bir akım ortaya çıkarıyor. Sosyo-kültürel, ekonomik, sanatın farklı dallarında hatta ve hatta reklamcılıkta dahi izlerini görebildiğimiz postmodernizm sinemada da etkisini ağır bir biçimde gösteriyor. Bunun en güzel örneklerini David Lynch filmlerinde açık bir biçimde görebiliyoruz.
    Bir kaos çerçevesinde şekillenen, ikonik dünyalara derin bir biçimde girdiğimiz filmlerde dünya; karanlık, sıkıntılı ve basık bir yer olarak işleniyor. Renkli başlayan olaylar yerini psikolojik gerilimlere, normal gibi devam eden her şey yerini bir anda anormalliklere bırakıyor. Rüyalar aleminin en doruk noktalarından, gerçekçiliklerin en katı hallerine bir yol aracılığıyla seri seri geçişler yapılıyor, hatta bu geçişler öyle bir hâl alıyor ki izleyici bu hıza yetişemiyor ve sadece izlemekle yetiniyor. Üzerine düşünmeyen insanların hiçbir şey anlamayacağı bu karanlık sinema huzursuzluk ve can sıkıntısı veriyor. Mutlu sonla biten Hollywood filmleri ağır şekilde eleştiriliyor. Markalar küçük düşürülüyor. Tüketim toplumlarının dikkatini çeken renkli tabelalar adeta izleyicinin gözüne sokuluyor. Yönetmen, bu benim perdem beğenmeniz veya beğenmemeniz umrumda değil sadece izleyin ve kendinizden bir şeyler bulun diyor.
    Post Modernizmin Lynch Karakterleri Üzerindeki Etkileri
    Karakterler her zaman görmeye alıştığımız filmlerdeki karakterlerle pek alakalı karakterler değil. Kalıplaşmışın dışına çıkılan bu karakterlerde; iyi insanlar kötü, kötü insanlar iyiye dönüşebiliyor. Somut bir dünya yerine soyut bir dünyada yaşamak, rüya zannettiğimiz gerçeklerin içinde savrulan insanlara rastlamak her zaman mümkün. iki sahneden birinde bizlere bunun bir film olduğunu hatırlatacak türden oyunculuklar olsa da biz istemdışı olarak kendimizi o karakterlerin yerine koyuyoruz. Sürreal tiplemeler, karanlık kişilikler, düzenbaz diyaloglar ve dürüst olmayan insanlar her filmde karşımıza çıkıyor. Vicdan kavramı derinlemesine işlenmiş olsa da sanki filmde hiç yokmuş gibi geliyor. Aslında tüm karakterler başkalarını kurtarmak için kendilerini bir çukurun içine atıyor. Günümüze bakacak olursak da bu eleştiriyi yapmak mümkün. Nasıl ki bir kaza gördüğümüzde şahit olmaktan kaçıyoruz, bu sinema bizlere şahit olursanız böyle sonuçlar doğurur, fakat şahit olmazsanız daha kötü sonuçlara katlanabilirsiniz diyor bu bazen bir hapishane bazen de bir intiharla sonuçlanabiliyor. Bastıra bastıra bu filmler benim filmlerim, kimseye benzemek ve bir kalıba sokulmak zorunda değil diyen Lynch kendi kurallarını karakterlerine de bir maske gibi takıp herkese gururla göstermekten hiç çekinmiyor.
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük