bedenin ruha öykünmesiyle beraber kendisini ortalığa saldığı ama ruhun kendisinin bedenin hayal ettiğinin çok ötesinde bir hali olması yüzünden de arzulanan ile olan arasındaki ilişkinin hep bir parça kopukluk içerdiği durum.
yazmaya başlamadan evvel yeni bir kahve almak için mutfağa gitmiş suyun kaynamasını beklerken dışarı bakıyor ve ne yazacağımdan bihaber, ne yazabileceğimi düşünüyordum. kahveyi almış, diğer elimde boşaltmış olduğum kül tablası, bir pencere pervazında sırtı duvar cephesine dayalı bir adamın yükseklik korkusuyla karışmış endişesinde adımlarken odama da hala bihaberdim ne yazacağımdan. masanın başına geçip bir nefes çektiğim sigaramı kül tablasını teslim ederek parmaklarımı klavyeye yasladığımda da bihaberdim ama bu bihaberliğin hemen devamında, bir diş ağrısının sonsuza dek süreceğini sandığım o anın sonsuzluğunun hep bir an sonrasında kırılması gibi bu bihaberliğinde kırılacağını ve en azından bir zaman atlaması ile aslında hiç hayatta olmayanın hayata kavuşacağını bilmenin o esrik hazzı da yanı başımda durmaktaydı.