3 temmuz 2008 canlar kor icinde izmir zirvesi

entry47 galeri
    45.
  1. 2 temmuz 1993'te yobaz katliamına kurban giden Sivas Şehitleri'ni kor ateşler içinden alıp onların yeniden dirilişine, 15. kez küllerinden doğmalarına tanıklık etme amacıyla düzenlenen ve Uludağ, itü, izmir Sözlük gibi ortamlardan duyarlı yazar arkadaşların katılımıyla gerçekleşen, amacına ulaşmış zirve. ilk başta söz verildiği üzere, o gün bizlerle aynı bilinci taşıyan insanlarla ortak paydayı genişletip demokrasi parantezine almak oldukça güzeldi. Kurulan bağlar ise bu genişlemenin herkesçe hisedilen kısmıydı.

    Binlerce Balçovalı'nın doldurduğu, bir o kadarının da dışarıda kurulan ekranda izlemek zorunda kaldığı Canlar Kor içinde adlı etkinlik, içerik olarak güzel düşünülmüş olsa da teknik anlamdaki kimi aksaklıklar dinleyenlerin keyfinin kaçmasına sebep oldu. FAkat hiç bir teknik gerekçenin o günkü saygı ve anma bilinci gerekçesinin önüne geçmeyeceği belliydi ve öyle de oldu.

    ilk sözü Pir Sultan abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş aldı. Gümüş, dün (2 temmuz) Sivas'ta Madımak Oteli'nde 50 bin insaın tek yürek oluşundan, o günkü acıyı tekrar yüreklerinde hissedişlerinden, şehitler için bir kez daha haykırmış olduklarından ve o günden bu güne devleti hiçbir kademesinde somut adımlar atılmadığından ve katliamın tam olarak aydınlatılamadığından bahsetti. Ama Pir Sultan geleneği ve özündeki felsefenin her türlü güçlüğe karşı, yüzyıllar boyunca direnme mekanizmasını en iyi şekilde yansıttığını ve her türlü zulme karşı da her zaman yansıtmaya devam edeceğini söyledi.

    ikinci sözü alan Alevi Bektaşi Konfederasyonu derneği Başkanı da, 15 yıldır süre gelen çözümsüzlüğe, devletin ve üst! kademelerinin boşvermişliğine, her şeye rağmen bu tarz zulmlere karşı tek ses tek yürek olmaya ve bunun da örgütlü bir halk insiyatifinden, kollektif bilinçten geçtiğine bahsetti.

    Etkinlikte izleyicilerin bir çoğunun yüzün ekşiten olay ise can dündar'ın çeşitli aksaklıklar sebebiyle katılamaış olmasıydı. Kanlı eylemin iç burkan ama bir o kadar da ders verici nitelikler taşıyan bir belgeselini de hazırlayan dündar'ın, o günkü cehenneme dair söyleyecek çok değerli sözleri vardı ama kısmet başka sefere...

    Etkinlikte. Sivas Katliamı'nı sanatın gücüne dayanarak, öfkesini mısralarına taşıyıp ahengin sularıyla Madımak'a siper olmayı görev edinen, değerli ve aydınlık şairlerimize de yer vardı. Özellikle yangından kıl payı kurtulmayı başaran ve o günkü cehennem sıcağını birebir hissedip o anı tekrar tekrar yaşadığı yüzündeki her türlü mimikten ve acıdan belli olan Zerrin TAşpınar, Behçet Aysan'ın, Asım Bezirci'in o günkü çığlıığını, isyanını, ateşin bulaşmasının son anına kadarki yüzündeki kararlı ve inançlı kimliği hiç kaybetmediklerinden bahsetti. Onlara sımsıkı sarılışdan bahsetti. Gözyaşlarına zor hakim olan Taşpınar'ın bu konuşması, tiyatrodaki bir çok insanın silkinip tekrar tekrar düşünmesine sebebiyet verdi.

    Nihat Behram... Acının şairi, dizeleriyle yangına barikatlar kuran şair... Şiir okurkenki ses tonu, vurgusu, acıyı hissedişiyle mükemmeldi...

    Sezai SArıoğlu... "Esirgemeyen ve bağışlamayan aşkın ve sosyalizmin adıyla" girişiyle konuşmasına başlayan şairin bu tavrı o dakikalarda güzel ve özel olan şeylerden bahsedeceğine işaretti. Ve o gün orada bulunan topluluğun bilinciyle; Denizler'in, Yusuf'ların, Hüseyin'lerin, Mahir'lerin, Ulaşlar'ın, Nazım Hikmetlerin Can YÜcel'lerin, Edip CAnsever'lerin, Metin Altıok'ların, Maraş şehitlerinin, Dersim ŞEhitlerinin, Sivas şehitlerinin sevinişinden ve o halkla gurur duyan daha nicelerinin, nice ölümsüzlerin varlıklarından bahsetti.

    4 temmuz günü dokuz eylül üniversitesi'ndeki bir etkinliğe katılacak olan ERdal ERzincan'ın bir şarkıyla etkinliğe eşlik etmesi ve ağlattığı sazı da gecenin bize sunulmuş en büyük armağanlarından biriydi.

    Dertli aşık Divani ve ayar tutmayan, kemiği olmayan sazıyla bütünleşen yanık sesi bizi kendimizden alıp öte alemlere taşımamak için hiç bir neden göstermiyordu.

    Ve Grup Yorum... Herkesin sabırsızlıkla beklediği, aşkın,inancın, sevginin, özgürlüğün, direncin, kardeşliğin yorumu... GÜn tutuşur'u söylerlerken salonun hep bir ağızdan ettiği eşlik ve sonrasında seslendirdikleri şarkılar o günkü katliamın acısını tekrar tekrar hissettirse de, başların öne eğilmediğine ve mücadelenin devam edeceğine olan inancı tekrar tekrar pekiştirdi ve yine her zamanki gibi mükemmeldiler...

    bir şekilde amacına ulaşmayı başaran, anma bilinciyle gerçekleşen ve çeşitli sözlüklerden insanların katılımıyla renklenen zirvede tekrar öğrendiğimiz ve iyice inandığımız şeyler oldu. Sözlüklerin yalnızca yobaz oluşumlara açık olmadığı, gerektiğinde duyarlı insanların da toplumsal bilinç ve özveri adına güzel şeyler yapacağını biz o gün göstermiş olduk. BU anlamda zirvenin her türlü hazırlığında benden yardımlarını ve desteklerini hiç bir zaman esirgemeyen can dostlarım başta bluevelve ve ibelongtoche olmak üzere, mesafelerin engel gibi gözüktüğü için gelemeyen ama canlarını her zaman yanlarında hissettiğimiz tüm değerli yazar dostlara sonsuz kez teşekkürler...

    Ayrıca değinmek istediğim ince bir nokta var. BElki de ilk kez bir zirve bir anma bilinciyle yapıldı, ilk kez bir zirvede güzel ve özel insanların yaktıkları meşale omuzlara taşındı, belki ilk kez bir zirvede eğlence kaygısı güdülmedi ve kenetlenme bilinciyle hareket edildi. ilk kez bir zirve birçok sözlüğün yazarının ortak katılımına açıldı. biz bunun haklı gururunu e onurunu yaşadığımızı düşünüyoruz. Yalnız kesin geleceğim söylemlerinde bulunan fakat herhangi bir gerekçe sunmadan o gün bizleri yalnız bırakan yazar arkadaşlarımıza da ince bir sitemimiz var. Kendilerince haklı mazeretleri olabilir fakat Böylesine anlamlı bir zirvede katılımın bu denli sınırlı kalması yapılan emekler, sarf edilen uğraşlar adına üzücüydü. Gönül isterdi ki çok fazla yazar dostumuzla çok daha büyük bir kenetlenme sağlansın ve bu tarz katliamlara olan tepkimiz sözlükte entry yazmaktan çıkıp eylemselliğe dönsün. isterdik ki Sivas Şehitleri'nin küllerinden doğuşuna daha çok kişi şahit olalım, onların yaktığı ve aydınlattığı özgürlük yolunda safları daha çok sıklaştıralım. Bu ilkti ve biz yine de başardık, dosta düşmana biz de varız mesajını vermeyi başardık.
    Bir de hiç kimliklerini sorgulamaya bile gerek duymadğımız, zirveyi hatun düşürme ve sonu olmayan içi boş eğlence kültürü zanneden, elde bira vaziyette üstteki yazarın en çok nesini beğendik, seovilerin şiddeti, mahmut'un gizemi, zall'ın bilmem nesi, ekşi sözlüğün otu boku vb. klasik söylemlerin ötesine geçiremeyen ve bu kaygılarını zirvemizde bulamayacak olan, haliyle de ne zirve başlığının ne de zirve mekanının ötesinden dahi geçmeyen yazarlar var ki halleri içler acısı. Evet, hatun ve bira garantili olmayan zirvemizde bu arkadaşlarımızı, kendilerini mutlu edecek şeyler olmayacağı için niye gelsinlerdi ki değil mi? hem sivas da neymiş? 15 yıl önce olmuş bir olay, yandı bitti kül oldu değil mi?..

    "cAnlar kor içinde" dedik, alevlerden alacağız dedik, küllerinden doğuracağız ve büyütüp besleyeceğiz dedik... biz bunları yaptık, yobazlar utansın. Ama yine de her şeye rağmen gelmek isteyip de gelemeyen, başlığımza bir göz atan, bir kaç saniye düşünen, bize destek veren, ruhlarını bizden esirgemeyip şehitlerimizi kutsama yolunda bizden güzelliklerini eksik etmeyen, yaşayan, üreten, düşünen, sorgulayan ve yobazın karanlığını yırtmak isteyen tüm dostların canı sağ olsun,
    eyvallah...
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük