perdeler açılıyor ve oyun başlıyor işte. eteğimizdeki taşlardan kuleler yapıp devirmek artık oyun olmaktan çıktı. yani ben oyunları anlatmak istiyorum ama şarkı öyle sözler söylüyor ki tüm anlamlı olanlar birden anlamsızlaşıyor hayat denilen keratanın illüzyonu bozuluyor/fiyakası bozuluyor. ''belki de sözlerim boşluğu kanatır''
çocukken hep içimizde taşıdığımız bir metafordu kahraman olmak ve bu şarkı bu yanı ile bizi çocukluğumuza indirgiyor. freud bile böylesi bir psikanaliz yapamazdı her halükarda. ve o bizi tutan bağlar/''büyüdükçe kirlenen dünya''nın bağları/bizi esir etmeye başladığında içimizdeki kahraman olma arzusuna gongu çalmış boksör gibi davrandık ve köşesine çekilmesini işaret ettik ve bir süre unuttuk onu orda. sonra melodilerin/sözlerin gölgesinde hatırlayıp geri çağrıdık ama artık raundların hepsi bitmiş ve kimi zincirler edinmişti kahramanlık dürtümüz. ''Hepimiz bir başkasının öyküsünde tutsak''
cümle kapısından içeri girmek için davranıyorum da bazen dışarda kalıyorum yine. sözlerin büyüsüne inanmalı. öykü yazan ve yöneten işareti verdiğinde/sahne 35 çekim 1 veee motor/ birden hepimizin içindeki o tutsak kahraman zincirlerini kıracaktır. don kişot'a ve kedilere güvenin.
karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim. *