Şahsen ben bu durumdan pişman olmayanlardanım. Bilakis çok zaman şükür, onur vesilesi saydım. Ama lütfen “her zaman” demeyip “çok zaman” dediğime dikkat edin! Nedenini söylemeden önce “Bir şeyi toptan reddetmek kadar kötü olan başka bir şey varsa o da toptan kabul etmek olduğunu” altını çizerek ve aciliyetle söylemeliyim. Genellemekten, toptancılıktan bizarım… işte bu yüzden meseleye dönersek, şöyle bakmakta yarar var diye düşünüyorum. “Elhamdülillah doğuluyum ama artıları olduğu gibi eksikleri olan, doğrularının olduğu gibi yanlışlarını da kabul eden bir medeniyetin mümessiliyim.”
Buraya kadar yazdığım girizgâhtan sonra zannedersem esas mevzuya artık geçebilirim. O da şudur. Kendi kıt anlayış ve dar ufkumu kabul ederek bir tespitim var. Bence toplumumuzun, ciddi bir yarası var. Öyle bir yara ki bünyeye tesir eden, sahibini kaliteli bir yaşamdan alıkoyan ur misali… ilerlememize engel olduğu gibi dünyaya adaptasyonda ciddi sorunlara sebep olan… Bahsettiğim mesele şu: Kişiyi sisteme tercih ediyoruz. Tıkır tıkır çalışan mekanizmayı küçümseyip, makinenin bir parçasına(önemli olsa da) methiyeler diziyoruz. Ekibi değil de kahramanı yüceltiyoruz.Dediklerimi açıklamam gerektiğinin farkındayım. O yüzden müsaadenizle şöyle devam edeyim.