bir sabah kalkarız 12 adet uzay gemisi ve içinde de uzaylılar dünyaya inmiş, dünyalılar ne yapsak etsek bunlarla nasıl anlaşsak diye bir tercümandan yardım isterler. burası çok enteresan, uzaylılar ıkınma sesi çıkarıyor, adam kadına soruyor ne dedi diye. neyse kadın diyorki bu yaratıkları görmem lazım, adam diyor ki farsça çeviri yaparken kimseyi görmedin, şimdi niye görmek istiyorsun. ( farsça ile uzaylı seslerini bir tutuyor adam. farsçayı bana ver 1 ay içinde google çeviriden ben de çeviririm sana. ) neyse ablamızı bir şekilde uzaylıların yanına çıkarıyorlar. anlaşmaya çalışıyorlar falan filan. ablamız diyor ki neden geldiniz, amacınız ne? diyorlar ki size silah verecez. allah allah diyorlar. ne silahı? bu sırada çin ordusu nedense uzaylılara savaş ilan ediyor. burayı da geçtim ablamız arada sanrılar görüyor. uzaylılar da diyor ki sen geleceği görüyon. bu sanrılar hep gelecek. ablamız gelecekte çin ordusu komutanı ile görüşüyor. çin ordusunu savaş ilanından vazgeçiriyor. uzaylılar da kendi kendine gidiyor. ablanın durumu the davinci code'daki robert langdon durumu. gizemli bir olay var bunu kim çözer? üniversitede ders veren, geçen sene iranlı teröristleri durdurmuş prof.
1: uzaylılar ne bok yemeğe geldi bilinmiyor. Ablaya sen geleceği görüyon demeye mi geldiler?
2: kendilerine savaş ilan ettirip, sonra barış ilan ettirip öylece gittiler.
3: hükümetler uzaylılarla ilgilenirken, ordu olsun bilim adamları olsun, halklar neden hemen dükkanları yağmalamaya başladı? uzaylılardan bir tepki bir hareket, bir hakaret gelmedi ki? paşa paşa geldiler, tanışıldı edildi, paşa paşa gittiler.