aziz nesin in 1 temmuz 1993 sivas konusmasi

entry2 galeri
    1.
  1. 2 temmuz 1993 sivas katliamını gerçekleştirenlerce, katliama gerekçe! olarak gösterilen o ünlü konuşma. Neresinde tahrik, neresinde saygısızlık, neresinde ayrımcılık var anlamadım. Ayrıca bir test yapıyorum. Bu denli uzun entry ne kadar kısa sürede okunmadan eksilenecek acaba. Haydi yobazlar süre başladı:

    "tüm inanmış insanlara saygım var.

    hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunarım. mahdum kuli adında bir azeri yazar var. onun 100. doğum ya da ölüm yıldönümünde bir jübile yapılıyor bakü'de nazım hikmet'i de çağırıyorlar elbette. o toplantıya gidiyor. ama mahdum kuli hakkında hiçbir bilgisi yok. toplantıdan önce, resmi toplantıdan önce, çağrılı yazarlar kendi aralarında konuşurlarken nazım sık sık mahdum kuli hakkında bilgiler edinmeye çalışıyor. ve her konuşmacıdan en canalıcı noktaları saptıyor.

    ve ilk konuşmacı kendisi olduğu için orada öğrendiği mahdum kuli hakkındaki bilgileri dinleyicilere anlatıyor. fakat dinleyicilerden en canalıcı noktaları öğrendiği için, onları söylüyor. zaten daha önceden başka bilgisi yok. öbür konuşmacılara aşağı yukarı önemli söyleyecek bir şey kalmıyor böylece. yalnız yanlış bir şey yapıyor. türkçe de "mahdum" adı olmadığı için mahdum yani "oğul" adı olmadığı için, konuşmasında mahdum kuli'nin hayatını anlatmış oluyor. şimdi ben, pir sultan abdal için buraya konuşmaya gelirken aynı durumda idim. elbette pir sultan abdal'ı genel olarak, bir aydın olarak biliyorum tabii, ama bu konuşmaya hazırlıklı gelmem gerekirdi.

    ben programı da bilmiyorum doğrusu. onun için başka çarem yoktu, kitap aramaya kalktım. tam buraya geleceğim gün, havaalanında, sağa sola bakarken kitap yerine daha değerli olan asım bezirci ile karşılaştım. aman dedim, bana bir pir sultan abdal kitabı; hemen çantasından çıkardı, kendi kitabını bana verdi.

    ben de nazım gibi, yalnız tabii "mahmut kuli" dememek koşuluyla pir sultan abdal hakkında onun kitabından öğrendiğimi kendi eski bilgilerime dayanarak sizlere aktarmak istiyorum. önce pir sultan abdal, bu "abdal" adı nereden geliyor? kitapta yazılı değil, ama ben de henüz bilmiyorum. etimolojik olarak "abdal" sözü gezgin dervişlere verilen bir ad, ama çok aptal var, bizim öbür aptallar gibi değil, yüzde 60 aptallar gibi değil...

    ne düşünüyorsunuz?

    14 yaşında idim. babam beni cafer ağa, kadıköy'deki cafer ağa camisi'ne götürürdü. bir cuma günü, demek 14 yaşımda olduğuma göre 64 yıl önce orada imam, hutbeden sonra vaaz ederken, bu "abdal" konusuna değindi. onun yorumuna göre, ki ben bugün katılmıyorum ama bir yorumdur. bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz bu abdal sözü için, etimolojik anlamda nereden geldiği konusunda. "abdal" dedi "ab-ü dil"dir; ab-ü dil, gönlü su gibi akan anlamına gelir. oradan dağılmıştır, oradan yayılmıştır. bu sözcük ya da bu deyim" demişti. ben hala ona da inanmıyorum.

    gönlü su gibi akan ab-ü dil'den abdal olduğu lafına inanmıyorum. tıpkı şey gibi; bu bizim maydanoz midenovazdan gelir, pırasa pürhasadan gelir gibi kaynakları hep arapçaya, farsçaya bağlamaktan gelen bir yorumdu. ama böyle; bugün de ben henüz bilmiyorum, tabii içinizde bilenler vardır, niçin bu abdal sözcüğü giriyor, "ab-ü dil" doğru mudur, değil midir bilemiyorum, ama doğruluğuna pek inanmıyorum. bana göre pir sultan abdal'ın iki büyük özelliği var. asım'ın kitabında 4 ağırlık gösteriliyor. ama en önemli ağırlığı propagandacı olması ki asım buna katılmıyor, ama bana göre bir propagandacı. ve iyi bir şairin ve iyi bir yazarın başlıca özelliği, bulunduğu toplumun ve koşullarının propagandasını, ilerici propagandasını yapmasıdır. ancak bu propagandayı nasıl yaparsa iyi bir şair olabilir.

    sanat ve estetik değeri ağır basan propaganda olursa; yoksa salt propaganda olursa o kupkuru bir şair demektir. propaganda şairidir, çünkü türkiye işçi partisi bile kuruluşundan sonraki ilk meclise 15 milletvekili gönderdiği zamanki toplantılarında, ev toplantılarında, özel toplantılarında bile, "gelin dostlar bir olalım ve tevekketül taala allah" diye sonu, dörtlüklerin sonu böyle biten şiirini okurlardı. demek ki 400 yıl propagandası sürebiliyor ve ona yeni bir yöntem getirmişler. ama nasıl allah'a, şu koşullarla gelin dostlar bir olalım; efendim, kılıç çalalım filan o koşulda ne olursa olsun, yani sen eşeğini iyi bir yere bağla da sonra allah'a güven. o anlamda bir tevekkül.

    propaganda, birinci şeyi bence vasfı propaganda, bugün o propagandadan bize kalan ya da kalması gereken alevilik propagandası değil, sanat değeri olan propagandadır, estet değeri olan propagandadır, öyle olması gerekir. ikinci büyük yanı kavga şairi olmasıdır. ki, bu kavga şairi sürmüştür. kavgalı, kavgacılığı sürmüştür, kendi ölümünden sonra da bugüne kadar sürmüştür. kötüye karşı savaşım vermektir. ve köylü başkaldırılarında, türkiye'de köylü başkaldırılarında çok büyük etken olmuştur bu kavgacı şair. pir sultan abdal'ın bir özelliği, birçok pir sultan abdallar olması. asım’ın kitabında 4-5 tane filan gösteriliyor. bana kalırsa, nereden sezinliyorum, çünkü bu kavgacılığı ve propagandasının sürmesi birçok pir sultan abdalların yaşamış olduğunu gösteriyor. ölümünden sonra da, önce de. ve lejander bir kahraman oluyor böylece. yani halkın asıl malı olmak, özellikle o dönemde, 15.16. yüzyıllardaki bu anonim şiirlerde, güç buradan geliyor. halk onu özümsüyor. halkın içinde eriyor ve birçok şairler çıkıyor,aynı adı taşıyan; bu şu demektir: aynı felsefi doğrultuda yazan şairler oraya herhangi bir şair alınmaz, örneğin nasrettin hoca fıkralarına herhangi bir adamın fıkrası alınamaz.ama nasrettin hoca söylememiş, yazmamış bile olsa, o doğrultuda, o felsefe doğrultusunda- ki fıkralar girebilir bana göre-pir sultan şiirleri de bizzat tarihsel pir sultan'ın, asılan pir sultan'ın şiirleri olamaz, onlardan fazla ek olarak da o doğrultuda, o felsefi doğrultuda o inanç da yazmış şairlerin şiirlerinden oluşur gibi geliyor. bugün propagandası alevilik üzerine, fakat bu alevilik üzerine olan propaganda aslında bir araç olarak kullanmış bunu, yine benim yorumum.

    aslında insancıllığının propagandasını yapmış, hoşgörünüm propagandasını yapmış ve alevilik ile hoşgörü bu nedenle birleşmiş;aleviliğin türkiye'de ve sürekli olarak hoşgörüyü ortaya çıkarmasının nedeni bana göre, muhalefette olmuş olmasıdır. çünkü muhalefetin şirketlerde olduğu gibi daima yüzde 50'den fazla şansı vardır. yüzde 51, yüzde 52'dir. türkiye'de hiçbir zaman aleviler iktidar olamamışlardır. acaba iktidar olsalardı ne olurdu? bu bir kuşkudur bende. çünkü iş iktidarda olmayınca hep muhalefette kalıyor. şirketlerde olduğu gibi yüzde 51 onda. onun için muhalefette olan hep doğruyu, kendine göre hep doğruyu söylemişlerdir, hoşgörüde yanılmışlardır.

    iktidar olarak iktidar vermek zorundadır.verebildiği ölçüde; ama aleviler hep muhalefette kaldıkları için hep istemişlerdir, isteyen daha çok haklıdır. en az yüzde 51 hak sahibi olmuşlardır. tıpkı şirketlerde olduğu gibi bana göre; aslında konunun kaynağı, aleviliğin kaynağı, beni doğrusu için ilgilendirmiyor. size aykırı gelebilir bu düşünce, ama ne yapayım ki böyle, ben ali ile muaviye arasındaki 1000 yıl önceki çekişmenin bugün hala sürmesini h,ç anlayamıyorum.
    5 ...