"Sana bir içecek sunacağım." dedi "Bunu içtiğin zaman derin bir uykuya dalacaksın ve her zaman arzuladığın gibi normal bir insan olarak uyanacaksın."
"Ama? Mutlaka bir 'ama' olmalı değil mi? Hiçbir şey karşılıksız olmaz."
"Ben olmayacağım.
Tek fark bu.
Benim hiç varolmadığım bir dünyada uyanacaksın. insan olarak doğduğun için bana ihtiyaç duymadıgın ve hiç yaratılmadığım bir dünya..."
"Peki ya ben seni istiyorsam?"
"Böyle bir şansın yok."
"Neden? Seçim hakkım olmalı. Bu haksızlık değil mi?"
Durdu ve gözlerimin içine baktı. Eliyle aşağıda kopan kıyameti gösterdi. "Yaşamak istediğin dünya bu mu? Şuraya bak. Gerçekten yaşamak istediğin dünya burası mı? Her gün defalarca intihar ettiğin bu paradoksun içinde mi kalmak istiyorsun!
Haksızlık nedir biliyor musun? Bu tek ve harika seçeneği geri çevirmek."
"Sen geldiğinden beri hiç ölmedim." gözlerim doluyordu. "Benden sensiz kalmamı bekleyemezsin."
"Doğduğun yeni dünyada hiçbir şeyi hatırlamayacaksın. Bende dahil. Her zaman istedigin hayatı yaşacaksın işte daha ne istiyorsun?"
"Ama sen olmayacaksın."
"Evet ama sen benim olup olmadığımı bilmeyeceksin. Hiç varolmazsam beni nasıl özleyebilirsin?" haklıydı. Nasıl özleyebilirdim ki? "Benim yaratılış amacım senin yalnızlığını dindirmek. Bırak da varlığım amacını tamamlasın."
"Sen benim yalnızlığımı paylaşmak için benimleydin. Dindirmek için değil..." gözlerimin içine baktığında yaşadığım hayal kırıklığını gördü. Elindeki şişeyi ağzına dikip sertçe dudaklarıma yapıştı.
Ağzımdan içeri kayan sıvı kalbimin hızlanmasına neden oluyordu. itmeye çalıştığımda kollarını bir türlü çözemedim. Boşluktan önceki tek gerçekliğim dudaklarından dudaklarıma akan karanlık sıvıydı.