nazlı ılıcak

entry599 galeri video4
    85.
  1. (bkz: Nazlı Ilıcak a iki çift laf söyleyin lütfen)

    --spoiler--
    Bu tür konular üstüne kafa yormuyorum. Hem pek ilgi alanıma girmiyor hem de AKP den CHP ye uzanan ortaoyununa dair söz söylemeyi sevmiyorum. Ama bu kez durum farklı. Çünkü mevzu bahis olan Nazlı Ilıcak, Nazlı Ilıcak ın demokrasi havarisi kesilmesi ve demokratlığına bizim kimi solcuları inandırmış olması. Kendisi demokrasiyi içselleştirme sürecini tamamlamış ya, diğerlerinin demokrat olup olmadığına bile karar verecek bir doygunluğa ulaşmış. Ilıcak a göre, Mesut Yılmaz değil, Ufuk Uras gibi düşünen solcular demokrasinin önünü açabilir. Nazlı Ilıcak ın Ufuk Uras ı yerlere göklere sığdıramamasının nedeni ise, Avrupa Parlamentosu nda Yeşiller grubunun düzenlediği bir panelde Uras ın söyledikleri. Uras, Mesut Yılmaz ın, Türkiye ile iran, Humeyni ile Erdoğan benzetmelerine karşı çıkıyor, dolayısıyla da Ilıcak ın övgülerine mazhar oluyor. Bütün bunlar tartışılabilir. Ufuk Uras gibi düşünmüyorum, düşünmem de mümkün değil, Mesut Yılmaz gibi düşünmek zorunda da değilim. Ancak şunu vurgulamak durumundayım: Nazlı Ilıcak ın övgülerine mazhar olmak, tarif etmenin mümkün olmayacağı kadar yaralardı beni. Nazlı Ilıcak ın sol düşmanlığı alenidir. Dolayısıyla benimki sıradan solcu, Melih Pekdemir in ifadesiyle "kazma solcu" refleksidir.

    Nazlı Ilıcak ile askeri darbe ilişkisine bir göz atmakta fayda bulunmaktadır. Ilıcak ın darbelere karşı olduğu külliyen yalandır. O, darbeyle değil, darbenin kime vurduğuyla ilgilidir. Ilıcak, sağ iktidarı alaşağı eden 27 Mayıs a karşıdır; onlarca devrimciyi katleden 12 Mart ın destekçisidir. Ilıcak 12 Eylül günlerinde kraldan çok kralcıdır. Çünkü 12 Eylül sola karşı yapılmıştır. 28 Şubat ve 27 Nisan ve benzeri asker odaklı girişimler onun kara defterindedir, çünkü iktidarda kendi camiası vardır. Ilıcak a göre darbelerin iyi ya da kötü olması duruma göre değişir, iyi de olabilir, kötü de. Kimin cezaevine gönderildiği, kimin idam sehpasına çıkarıldığı, hangi kurumların kapatıldığına bakılmalıdır.

    Ilıcak 27 Mayıs ile 12 Eylül ü karşılaştırıyor, 16 Eylül 1980 tarihli Tercüman gazetesinde: "Birkaç gündür 12 Eylül harekâtı ile 27 Mayıs"ın mukayesesi yapılıyor ve hemen herkes, birincisinin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz bu konuda tarafsız olamayız. Çünkü 27 Mayıs, mensubu bulunduğumuz Demokrat Parti camiasına karşıydı. Halbuki 12 Eylül de açıklanan hedeflerle yıllardır bizim yazdıklarımız arasında, geniş bir mutabakat vardır."

    Devam edelim, etmek gerekiyor çünkü. Bugünün demokrasi aşığı, egemenliğin kayıtsız şartsız kime ait olduğu tartışmasının ahkâm kesicisi Ilıcak bakın vakti zamanında neler yazmış: " Türkiye de demokrasi, demagoji ve anarşiye dönüşmüştür. Otorite ve hürriyet arasındaki denge birincisi aleyhine bozulmuş, bir otorite boşluğu doğmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu boşluğu doldurdu." Hürriyet halk için değil, aydınlar için lüzumludur, belki kulağa hoş gelmeyen ama gerçeği aksettiren bir sözdür. Parlamentonun feshi ve demokrasinin bir süre askıya alınması, mutlaka geniş halk kitlelerini fazla etkilememiştir." (19 Eylül 1980 Tercüman)

    Az sonra okuyacağız alıntı ise tam ibretliktir. Nazlı Ilıcak ın bir solcuyu övmesinin nasıl yaralayıcı olacağına ilişkin yukarıdaki satırların müsebbibi aşağıdaki alıntıdır: "1974 affıyla anarşistleri sokağa salıvermiş. 12 Mart ın Türün Paşasına, Elverdi Paşasına faşist damgası vurulmuş, kontrgerilla iddiaları ile etraf bulandırılmış, işte 12 Eylül, Türk milletinin meşru müdafaaya geçtiği gündür. idamlar bu meşru müdafaanın bir neticesidir. 1972 de Deniz Gezmiş e, Yusuf Aslan a, Hüseyin inan a Meclis te oylarıyla sahip çıkanların Kızıldere de Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesini devlet terörü olarak vasıflandıranların artık sesi soluğu kesilmiştir."(10 Ekim 1980 Tercüman.)

    Durum bundan ibarettir. Denizlere, Mahirlere, yani bizimkilere duyduğu kin ve nefret, işte Nazlı Ilıcak budur. Darbe karşıtlığı, AKP Li olduğundandır. Şimdi hiç kimse kalkıp, "değişmiş olamaz mı" mavalı okumaya kalkmasın.

    Nazlı Ilıcak birini övüyorsa, hele bu bir solcuysa, ortada bir sorun var demektir.

    Bu yazı asıl olarak, Ufuk Uras a seslenmek için kaleme alınmıştır. Sevgili Ufuk Uras, ÖDP nin 12 yıllık üyesi olarak sizden şunu istiyorum. Çıkın ortaya ve "Denizlerin, Mahirlerin ölümüne alkış tutan Nazlı Ilıcak, benim adımı ağzına almasın" deyin.

    Söyleyin ki, size dair tükenmeye yüz tutmuş umudum, bir parça çoğalsın. Nazlı Ilıcak ın övgüsünü mü, benim umudumun çoğalmasını mı daha çok önemsiyorsunuz, bunu anlamalıyım. Sonra elbette tartışılır, sol adına AKP nin değirmenine su taşımanın ne anlama geldiğini, ne idüğü belirsiz, omurgasız bir demokrasi söylemiyle AKP nin Amerikancılığını bile önemsemeyen akıl tutulmasını.

    Ama önce Nazlı Ilıcak a iki çift laf söyleyin lütfen!
    --spoiler--

    inönü alpat

    (bkz: inönü alpat)

    (bkz: ufuk uras)
    5 ...