GAZEL-2
1.Hengâm-ı şeb ki kungure-i kasr-o âsumân
Zeyn olmuş idi şu’lelenüp şem’i ahterân
(Gece vaktinde yıldızların mumu ışıldayıp gök sarayının kubbesi süslenmişti.)
2.Ha yl-i kevâkıb içre yanup meş’al-i kamer
Sahn-ı semâda Rûşen idi râh-ı kâhkeşân
(Ayın meş’alesi yıldız kalabalığı içinde yanınca samanyolu gök sahnesinde aydınlanmış olarak görünürdü.)
3.De st urmış idi kilk-i şihâba debîr-i çarh
Tuğrâ-nüvîs-i hükm-i hudâvend-i ins ü cân
(insanların ve bütün canlıların efendisinin buyruklarının tuğrasını yazan (Sultanın imzasını atan), göğün kâtibi Utarid akan yıldız kalemini eline almıştı.)
4.Bezm-i felekde urmış idi Zühre sâza çeng
iyş ü safâda hurrem u handâan u şâmdân
(Zühre yıldızı göğün toplantısında yiyip içip, eğlenerek, gülerei mutlu ve neşeli, sazına el atmıştı.)
5.Bu çarh çenberinde tutup devr usûlini
Deffâf-ı mihr kılmış idi çehresin nihân
(Bu gök kubbesinde güneş defcisi devir usulüne uyarak yüzünü gizlemişti.)
6.Bir tîg-i zer-nişân ile girmişdi arsaya
Şemşîr-bâz-ı ma’reke-i sahn-ı âsumân
(Gök sahnesinin savaş alanının kılıç oynatıcısı altın işlemeli bir kılıçla savaş alanına girmişti.)
7.Tedbîr-i mu’zamât-ı umûr-ı cihân içün
Yakmışdı şem-i fikreti Bercîs-i nükte-dân
(Dünya işlerinin büyütülmüş sorunlarına çareler bulmak için güzel konuşan Bercis düşünce mumunu yakmıştı.)
8.Bâlâ-yı çerh-i heftüme Keyvân-ı köhne-sâl
Oturmuş idi niteki hindû-yı pîl-bân
(Yıllar görmüş, yaşlı Zühal, yedinci feleğin en üstüne tıpkı fil sürücüsü bir Hintli gibi oturmuştu.)
9.Âyâ bu zîb ü ziynet-i âlem nedür deyu
ibret göziyle nâzır iken dehre nâgehân
(…(Keyvân) acaba âlemin bu süsü, ziyneti nedir diye ibret gözüyle dünyaya bakarken, ansızın…)
10.Etrafa saldı şa’şa’asın gûşe mihr
Oldıufukda mühr-i Süleymân gibi ayân
(… güneş ufukta Hz. Süleymân’ın mührü gibi göründü ve her köşeye parlaklığını saldı.)
11.Kıldı bu hâli dîde-i ibret müşâhade
Tuydı bu sırrı âkıbetü’l-emr gûş-ı cân
(ibret alıcı, meraklı göz bu hali gördü ve işin sonunda can kulağı bu sırrı duydu…)
12.Kim bu nizâmı vermedi âlem sarâyına
illa ki yümn-i devlet-i şâh-ı cihân-sitân
(… ki, bu düzeni âlem sarayına cihanın sahibi olan şahın devletinin uğrunda başka kimse vermedi.)
13.Bâlâ-nişîn-i mesned-i şâhân-ı tâcdâr
Vâlâ-nişân-ı ma’reke-i arsa-i Keyân
(Tac sahibi şahlar makamının en yüksekte oturanı. Büyük hükümdarlar arsasının savaş alanının en yükseğinde oturan, en rütbelisi.)
Bilgi birikimini ve ustalığını konuşturduğu gazel örneğidir.