bir ilginç bakış açısı. bu görüşe dair yapılan yorumların basitliğinden ve sığlığından dem vurulmuştu. yerinde bir karşı çıkış olarak değerlendirilmeli bu; çünkü konu hakkında yapılan yorumlar denizin dibini boylayacak cinsten, bilimdışı iddialar. tabi sığ denizlerde yüzülmekten denizin dibi boylanabilir mi, bilmiyorum. fakat işin gerçeği hakkında her kesim konuşmasına rağmen marksistlere söz hakkı verilmiyor. zaten sorunda burada başlıyor.
öncelikle belirtmek gerekiyor, marksistler kolaycı yaklaşımları pek sewvmezler. pek çok kavram için geniş bir bakış açısı sunmadan, dönemsel koşulları gözden geçirmeden yani "somut durumun somut tahlilini" yapmadan konuşmazlar. bunun anlamı uzun ve ağdalı bir dille, kendi lügatı içinde konuşan bir yazı yazmak değil, somut durumları enine boyuna değerlendirmesidir. fazla uzun yazmayacağım bende. fakat şunu belirtmek gerekiyor; kemalizm türkiye burjuva devriminin tamamlandığı cumhuriyet'in kurucu felsefesidir. kendi öncesinde aldığı devlet geleneğini kendi içinde soğurarak içselleştirmiştir. yani kemalizm eklektik, denge siyseti güden, faydacı bir gelenekten gelen bir kuruluş felsefesidir. burjuvazinin iktidarı aldığı, dönemsel olarak kimi ilerici yanlarının olduğu ve bu ilerici yanlara siyasi konjonktörden ötürü sahip çıkmıştır. bağımsızlık, kamuculuk, aydınlanma gibi kavramları kendine özgü bir biçimde yorumlamıştır. bir kural vardır; tarihten beri burjuvazi kitle kaçkını olmuştur, sahip olduğu pek çok kavramı kitlelerle buluşturmamışlardır. yani her daim korkak davranmışlardır. batı'da ilk dönem burjuvazi bu hareket yasasına tabi değildi fakat geç kapitalistleşen ülkelerde bu özellik belirgin bir biçimde gözlemlenir.
sadece kitle kaçkınlığı, radikalizmden kopuk oluşu, pragmatizm anlayışları dahi kemalizmi bir burjuva ideolojisi olarak kodlamaya sokuyor. haliyle marksizmi kemalizm'le bağdaştırmaya çalışmak, cumhuriyet'in ilk dönem sosyalistleri adına yanlış bir harekettir. hatta anlamsızdır.
bizimkisi gibi ülkelerde solun kimi bağımsızlıkçı ve aydınlanmacı vurguları olan burjuva ideolojilerinden kurtulması o kadar kolay değildir. türkiye'de de solun kemalizmden kopuşu, kimi tarihsel kazanımların reddi ve ona karşı konumlanış olarak konumlanıyor. birincisi sol bu alandan büyüyeyemez. sol kendi topraklarında ayağı yere basmak zorundadır. ikincisi böylesi bir karşı çıkış gene kemalizm'e bağlanma olarak görülüyor. ibrahim kaypakkaya gibi büyük devrimcilerin içine düştükleri hatalardan biride budur. kemalizm'den koparken kendi alanını anti-kemalizm olarak belirginleştirmek ve bunu mdd çizgisinde yapmak kemalizm'e yeni bir bağlanış olarak ele alınmalıdır. bir referans noktası olarak bu büyük devrimcilerin eserlerine bakmak benzersizliğin benzerliğini kurmak oluyor.
kemalizm ve marksizm birleştirilmesi imkansız olan iki ideolojidir. pek tabi yapanlar oluyor, destekleyenlerde ama bu böyle bir ideolojinin eklektik olmadığını göstermez. bu eklektisizm batağına girmenin en kolay yoludur. tıpkı liberalizm, milliyetçilik gibi kavramlar marksizm'e( marksizm-leninizm olarakta okuyabilirsiniz) bağlanamayacağı gibi kemalizminde bağlanması anlamsızlıktan başka bir şey değildir.