Aslında olayı basite indirgediğinizde ağrıyla nasıl mücadele edeceğinizi anlıyorsunuz.
Dişinizi küçük bir mağara gibi düşünün. Bakteriler ve mikroplar bu mağarada fink atıyorlar bir güzel orasını burasını oymaya başlıyorlar. Bir noktada vücudunuz o mağaraya savunma elemanlarını gönderiyor. Mağaradaki kalabalığa bir de bu adamlar ekleniyor. Oluyor mu size tıka basa bir mağara? Şimdi bu savaş, daha esnek bir yerde, örneğin kolunuzda süregelse, orası şişer çünkü ödem toplar; kızarır, ısısı artar; bunlar hep bir savaşın sürdüğünün göstergeleridir.
Ama diş katı bir madde olduğu için şişemiyor, ısınamıyor, kızaramıyor; o yüzden bir santim alan içindeki o korkunç mücadele sırasında mağaranın duvarlarına herkes bamgüm çarpıyor, yani sizin sinirlerinize korkunç bir baskı oluyor.
Böyle düşündünüz mü lan askerler sizin yanınızdayım diye gaza geliyorsunuz ve adrenalin/ vücut sevgisiyle olayı küçük görmeye başlıyorsunuz ve acınız nispeten azalıyor.
Tabi antibiyotik ve antienflematuar ağrı kesiciler şart; yani takviye ekip göndermelisiniz yoksa o bamgüm sırasında siniriniz ölebilir, o zaman hakikaten ağrınız da kesilir ama dişi de kaybetmiş olursunuz.
Bunun yanın sıra, gargara (boğaz gargaraları da olur, papatya çayı, sirkeli su, sarımsaklı su) çok faydalı; hem diş çeperinize hem tüm ağzınıza yapın ki bakteri ve mikroplar hüsrana uğrasın. Soğuk algınlığında kullandığınız Nurofen gibi ilaçlar destek takımındandır. Pastil geveleyin faydaldır. Nitekim bunlarla ağrı sürecini kısaltabilirsiniz.