üretim ilişkisinden koparıldığında ucubeye dönüşen ve ne idüğü bir kavram olan, günümüzün dokunulmazlık kazanmış fetişsel yönetim biçimi. liberalizmin kavramları karmaşa içine soktuğu ve bu düşünce tarzının bilincimiz her yanını sardığı günümüzde, demokrasi üretim ilişkisinden kopuk basit bir ifade özgürlüğü ya da hoşgörü kavramlarına indirgenmeye çalışıyor.
reel sosyalizmin yıkılışı ile beraber toplumsal mücadele alanının daralması ve mücadelenin sermaye egemenliğinde, onun ideolojik belirlenmelerine göre yapılması demokrasiyi "özgürlükler skalası" haline getiriyor. oysa ki; işin derininde daha fazla sömürüden başka bir şey gelmiyor. demokrasi başlı başına ""sömürü" gibi bir kavramın alanını kaplamamakta. fakat demokrasi alanını işgal eden mülk sahibi sınıfların elinde bu kavram gerçekliğinden uzaklaştırılmış, içi boşaltılmıştır. sınıflardan bağımsız bir demokrasi olamaz, o nedenle bugün demokrasi; sömürü özgürlüğü ve hakim mülk sahibi sınıfların kendi meşruiyet alanlarını yaratması anlamına geliyor.
emek hareketinin düşük yoğunlukta olduğu zamanlarda, mülk sahibi sınıflar, toplumun diğer kesimlerine kendi çıkarlarını uzlaşma ile kendi hakimiyetini devam ettirecek toplumsal damarlar bulur. işte bu dönemde hoşgörü, fikirlere saygı gibi muğlaklaştırılmış, özünden koparılmış kavramlar, hakim sınıfın toplumsal algıdaki elini güçlendiren bir kavrama denk düşüyor. "halk istedi oldu" gibi oy sayısı mantığına dayalı geçersiz görüşler, yalnızca sömürü düzeninin devamını sağlayacak bir safdillikten öte bir noktaya gitmiyor. bugün "turuncu devrimler" adı altında pazarlanan renkli devrimler, demokrasi ve özgürlük sloganları altında bağımlı ülkeleri tekrardan yapılandırmaya çalışan emperyalizmin meşruluk alanını güçlendirmekten, bağımsızlık gibi çok önemli bir kavramı ise ucubeleştiriyor. o nedenle bugün bu tarz bir çıkış sermaye sınıfının toplumdaki ağırlığını güçlendirmesi demektir.
sonuçta, demokrasi sınıflar dengesinden bağımsız olarak kavranamayacağı gibi, sınıf mücadelesinin dmokrasi uğruna yadsınması, sınıf işbirlikçiliğinin dolayısıyla mülk sahibi sınıfların çürüyen düzeninin toplumsal meşruiyet kaynaklarını desteklemektedir. o nedenle bugün demokrasi gibi muğlaklaştırılmış ve aklı bulandırılmış bir kavram, ilericiliğin alanını belirleyemez. ilericiliğin alanını belirleyecek olan şey; sınıflar dengesini mülk sahibi sınıfların aleyhine, emekçilerin lehine bozacak olan toplumsal hareketlerdir yani emekçilerin hızla sosyalizm mücadelesine kazandırılmasıdır. diğer tüm yollar ise mülk sahibi sınıfların yoluna çıkmaktadır.