gidenlerin arkasından ağlarken
nefes alamıyorken
'öylesine' yaşarken
söve söve okula giderken
her sabah kalktığımda 'ulan yine sabah oldu. bugünü nasıl bitiricem ben?' diye güne başlarken
her gece uykusuzluğumda boğulurken
yediğim yemekten, içtiğim sudan, sigaradan, biradan, hatta belki de en çok sevdiğim votka-portakaldan bile zevk alamazken
arkadaşlarımla çevrilen en ala geyik muhabbetlerinde bile gerekli gereksiz şeyleri dert edinip kendime sorun yaratırken
'olmuyo işte olmuyo' diye en yapabildiğim şeylerde bile kusur bulurken
dinlemekten yorulup anlatmak istiyorken ama bunun için insan bulamazken
ruhumdaki derin yaraya saçma sapan yerlerde merhem ararken
'bu sefer cidden pes ediyorum ama yeter be!' diye isyan ederken
ben yaşadığımın farkına varmazken...
bir mucize oldu.
ve daha ben tek bir kelime söylemeden bana dedi ki 'ben sana hiçbir şey vaadetmiyorum. ama en azından yaralarını sarabilirim. ve bir daha hiç kimsenin seni üzmesine izin vermem. en azından elimden geldiğince. ben burdayım. sen de. peki artık biz olsak nasıl olur sence?'
bana söz verip sonradan çekip gidenleri, sırf söz verdim diye sadık kaldığım herkesi geride bıraktım ben.
birine yüreğimi emanet ederken hiç bu kadar güvende hissetmemiştim kendimi. yüreğimi en kıyısına köşesine kadar senin sevginle doldurmak istiyorum.