öyle bir şey yaratmalı ki, ya göklere yükseltilsin, ya da itin götüne sokulsun; fakat özünde hakikati temsil etsin, ona o gece bağışladığın gerçeği, evrenin yasasından bir kaç parça toz; "la şey"...
"önce dağı yeryüzüne çivi/kazık yaptı, sonra yeryüzünü denizin içinden çıkardı.
yeryüzü öküzün sırtında dosdoğru durunca, öküz balık üstünde, balık da havada kaldı.
peki hava neyin üstünde? ancak bir hiçin üstünde. hiçin anlamı hiçtir. öyleyse her şey bir hiç."
ve bir insan parıltıyı görüyor... bir tane mi? sayının önemi yok;
herşey "bir" e çıkıyor...
ve partılyı görür insan... anlayamaz; ama hisseder... anlatamaz;
ama hissettirir...
ışık nerede?
hava neyin üstünde?
"pencereden dışarı bak. bu sana sandalda olduğun zamanı anımsatmadı mı? Ve sonra o gece, uzanmış tavana bakıyordun, kafandaki su manzaradan farklı değildi, kendi kendine düşünüyorsun. Nasıl oluyor da manzara akıp giderken sandal hareketsiz kalıyor."