Bundan tam 100 yıl önce her şeyin başladığına benzer bir yerdeyim. Küçük bir hastane odasında, tek kişilik küçük bir yatakta, 100 yıl öncesine nazaran epey büyük vücudumla öylece yatıyorum. Etrafta kimseler yok, makinalar en yakın dostlarım. Güneş gözüme vurmasın diye çekilmiş perdenin arkasındaki dünya umurumda değil. Ya da son anımda ziyaretime gelen, adını bile hatırlayamadığım insanların solmuş çiçekleri içimi rahatlatmıyor. Herkesin beni terk ettiği küçük bir hastane odasında, vücuduma bağlı makinalarla tek kişilik küçük bir yatakta, sağa sola dönemeyip gözümü alan eski bir floresanın altında öylece yatıyorum. Her şeyin 100 yıl önce başladığına benzer bir yerdeyim. Ağlasa da sevinçten havalar uçsak yerine ölse de kurtulsak kokusu var havada, en azından koklayabildiğim kadarıyla.