türkiye'de insanların nefes alabileceği, kimseye zarar vermeden; tamamen demokratik sınırlar içerisinde toplanabilecekleri, hayat görüşlerini yansıtabilecekleri hiçbir alanın artık kalmadığının göstergesi olan saldırılardır. sonuçta olayın olduğu yer sözüm ona özgür düşüncenin fiziki olarak korunduğu, üniversitedir.
tabii bu ve benzeri birçok saldırı kesinlikle tesadüfi olarak gelişmiyor. özellikle son birkaç yıldır türkiye'de; vatandaşlarına hem polis, hem yargıç, hem de hakim olma yetkisi veren siyasi bir anlayış gelişiyor. bu anlayış, kendisini eleştiren ya da rahatsız eden en küçük bir şeye bile, kendi islamcı tabanının müdahale etmesine göz yumuyor. hatta bu konuda cesaretlendiriyor.
biz bunların benzerlerini; gezi parkı olayları sırasında eli palalı adamlarla kadınlara saldıranlarda, protestocu gençleri öldüren esnaflarda, taciz ve tecavüz davalarında serbest bırakılan onlarca sapıkta, askerlerini kemerlerle döven islamcılarda, ramazan ayında içki içenlere saldıran radikallerde, evlenmeden 'kadınlı-erkekli' yaşıyorlar diye evleri basan kapı komşularında, ve hatta şu an aklıma gelmeyen onlarca diğer örneklerde de gördük. bu olay onlardan hiçbir şekilde farklı değil.
türkiye'de sistematik ve stratejik olarak; normalde hukuka tabii olması gereken vatandaşlara linç etmeyi izin veren bir anlayış gelişiyor. bu anlayış; muhalif olanlara, kadın olanlara, eş cinsel olanlara, etnik veya dinsel olarak farklı gruplara ait olanlara vs. her türlü müdahaleyi meşru kılıyor. söylenmeye çalışılan şey çok basit; türkiye sadece türk, sunni-muhafazakar ve erkek gruplara aittir. geri kalan herkes bu ülkenin ikincil vatandaşlarıdır.