askerlik

entry1159 galeri video5
    877.
  1. çanakkale 116. jandarma eğitim alayı'nda 31 gece kaldım, bir dakika daha kalsam çıldırırdım. sanki uzun soluklu bir su dalışından sonra yüzeye çıkıp da derinden soluklanabilmek ile yeni baştan tanış olmuş gibi hissediyorum. şimdi 7 günlük dağıtım iznimdeyim.

    31 gecenin 31'inde de her gece ama eksiksiz her gece belirli saatlerde farketmeksizin uyanıp yatakta esas duruşa geçiyor, selam duruyor, kendimi içtima sırasında sanıyordum. bu bilinçsiz hal çoklukla 30 saniye falan sürüyordu ve odada komutan olduğunu sanıp hazırolda bekledikten sonra asıl durumu algılayıp yeniden uyuyordum. hatta ilk gecelerde bu uyanış o kadar ani ve bilinçsizce oluyordu ki kafamı, üst ranzanın demirine çarpıp ufaktan kanatmışım, traş olurken farkettim.

    alaya dahil olduğum ilk günlerde delirecek gibiydim, ağlamadım, hatta rahatlamak ve yük atabilmek için hakikaten çok kez zorlayarak denedim ama bir türlü gözümün kimi zaman sulanmasından öteye gidemedim. sonradan öğrendim ki bölüğün yarısı ilk günlerde duşta hüngür hüngür ağlamış, zira hakikaten de buraya zihni açıdan ne kadar tedarikli gelirseniz gelin, bu leş ortama ait kokunun ve tazeden yaşananların şiddeti, hislerinize öyle sert çarpıyor ki beyninizin katmanlarında hangi tür etkiler karşısında ne yenilenmeler gerçekleştiğini kavrayamıyorsunuz bile. ama sonrası rahat, esasen bu sıkıntıların geçip gitmesiyle hasıl olan bir huzurdan ziyade durumu zorunda bir kabullenmişlik hali tüm ağırlığıyla sosyal kabullerinizin üzerine çöküverince eskilerin sesini bile duyamaz oluyorsunuz, hakikaten de sivil hayata ve geçmişten gelen seslere karşı tamamen sessiz bir dibe batıyorsunuz. o yüzden en başta derine dalıp da sonradan nefes almak tabirini kullandım, gündelik atmosferinizden koparılıp da diplere çekilmek hissi epey baskın.

    bahsettiğim üzere orada dudaklarımın çevresi, bir türlü ağlayarak atlatılamayan ağır sıkıntı sebebiyle en başta ateş ateş yandı, ruj sürmüş gibi koyu kızıla döndü ve sonra da çevresi bir parmak kalınlığında kabuk bağladı, kan topladı. haftalarca komutanlar ve bölük tarafından dudağı yaralı çocuk olarak tanındım. şu anda yaralar geçti ama pembe izleri duruyor henüz.

    eğitimlere ağır demeye dilim varmaz ama kesinlikle hafif değil. 3000 metre koşu, şınav, mekik, barfiks, tüfekli ve tüfeksiz jimnastik hareketleri vs. ile zamanı epey tükettik, canımı sıkan da kesinlikle bu askeri eğitimler değildi. en boktan olan durum, laf dinlemeyen, dinlese de verilen emirleri, basık kafasının boğuk hararetinden dolayı ince şekilde işleyemeyen amına koyduğum arka sıra kürtlerinin, içtimada konuşması, sigara içmesi, merdivenlere işemesi veya gece şişeye işeyip koğuşa bırakması, pisuvara sıçması, banyonun giderine bokunu yapması vs. sebebiyle haksız yere istikamet yemeniz, zaten zor bulduğunuz ve acemilikte kıymetli olan boş vaktinizin bununla yanması, bu salak yüzünden yerlerde sürünmeniz, saatlerce, beliniz ağrıdan iki büklüm kırılana kadar uygun adım yürümeniz, çakıl taşları elinize batarken şınavdan sonra yuvarlanmanız, yerlere yatmanız, ördek yürüyüşü yapıp da kendinizi kaleye gol atmanız gibi şeyler.

    ülkenin eğitim ve kültür seviyesinin bu denli düşük olduğunu bilmiyor, önceden de yapılan şu "çomar" yakıştırmalarını gereksiz abartılı bularak arkasında çoklukla basit nefret güdümleri olduğuna iman ediyordum ancak askerde, ülke halkının eş yüzdeleme ile seçiminden gelen bir ortaya döküm ile yüz yüze gelişim sonucunda hakikaten de ülke halkını bu sıfatları hak eden veya belki daha da kötüsüne layık tipler sebebiyle ister istemez bu hususta acı bir kanaate vardım. meğerse benim arkadaş çevrem eğitim seviyesi iyi ve kültürlü imiş, ben toplama kampındaki anadolu homo erectuslarından bihaber yaşıyormuşum. 1000 kişi içinden 3 tane ingilizce bilen, 280 kişi içinden 6 tane lisans mezunu, 30 tane önlisans mezunu, geri kalanı lise terk, ortaokul terk ve hatta okuma yazma bilmeme ama inançlar ve doğrular hakkında hüküm kesme konusunda kesinkes konuşmalar yapan kimseler olunca bu ucube tabloyu mecburen kabullendim. arkadaşlarını, bölüğünü düşünüp de içtimada adamakıllı iki dakika durarak hemen ardından serbest bırakılabilmeyi hesap edemeyecek kadar akılsız adamlar kendileri ama birileri onlara "oğlum" dediğinde de ortalığı inletecek kadar da cesurlar.

    ikinci bir mevzu ise bu düşük seviyeli güruhun, küçük cemaatler halinde toparlandıklarında dile getirdikleri hususları, sürekli "götten sikmek, top olmak, ibne olmak, seni dünya siksin, asıl seni evren siksin" türevlerinin teşkil etmesi, bu cahil ve muhafazakârların kendi inançsal yaşantılarında hep tabu ve net çizgiler ile yaklaştıkları bu cinsel sapkın konuların, şaka yolu ile eyleme dökülmesini zinhar günah saydıkları için ancak bu şekilde merak havuzlarını doldurabilerek yasak alanlarda belirgin bir günaha/tabuya el sürmeksizin kendilerini tatmin edebilmeleri ilgimi çeken bir başka nokta oldu.

    ayrıca orada bir ibne de bana musallat oldu, beyaz tenli, mavi gözlü ve parlak bir çocuktu. sanıyorum ki pasifti, paçayı zor kurtardım köpek eniğinden, onu da sonra anlatacağım.
    4 ...