kendisine lüks bir araba almış şovmen efendim bu. maserati mi mesarati mi ne işte ondan.
ne var bunda diyeceksiniz. bunda birşey yok, bizde erkek paralandı mı allahın emridir, daha garibanı aynı arabanın modelini değiştirir, çok parası olanı da italyan arabalardan birini alır. saatte 300 km küsur yapanlardan. istanbul trafiğinde nerde yapacaksa artık o hızı. gerçi yavaş gitmesi, trafiğin tıkanması görülebilirlikleri açısından daha iyidir. mesele bu arabaların şöyle donanımlı, böyle şık, öyle güvenli olması falan değildir. mesele pahalı olmaları, az kişide olmaları, statü simgesi olmalarıdır. ev de böyle bir şeydir. yaşanılan alan bellidir ama daha büyüğü daha göstrişlisi, daha afillisi. bana bakın bana, benim çok param var, ben sizlerden farklıyım vs. bana kalırsa güvenlik endişesi hariç, asgari ücretin 500 bin civarında olduğu bir ülkede bu türden arabalar gezmek züppeliktir, ne bahane bulunursa bulunsun. neyse konuyu dağıtmayalım.
alır alır demiştik, para onun.
ama bu beyaz değil miydi bir yıl falan önce şahin le mi idi, o türden bir arabaya binip ya şöhret arabaler boş işler, değerler şunlar bunlar diye ahkam kesen. halkın arasına karışacağım da, bu piyasa yozlaştırıyor da cak cak da cak eden.
eee bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. ya olduğun gibi ya göründüğün gibi ol, kime oynuyorsun.
sıkıldık artık bir duruşu olmayan, hayat felsefesi varmış gibi yapan tırı vırı adamlardan.