cocukluk arkadasina mektup

entry3 galeri
    2.
  1. Merhaba eski dostum;
    Nasılsın? Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Hem de bayağı uzun' deyişini duyar gibi oldum. Haklısın. Orta iki miydik yoksa bir mi siz mahalleden taşındığınızda? Doğru söylüyorsun ikiydik. Hatta o yıldı değil mi beraber bilyeli arabadan düşüp yara bere içinde kalmıştık ve sen kolunu kırmıştın, sonra annen anneme küsmüştü, giderken vedalaşmamışlardı bile. Hatırlıyorum da arabaya binmeden önce tek kolun alçıda diğer kolunla el sallarken çok komiktin ama ben gülememiştim, çünkü senin kolun kırılmıştı benimse yüreğim. Doğruyu söylemek gerekirse senin hatandı hep, arabayı kedinin üstüne sürmesen o çöp bidonuna çarpmazdık.
    Neyse boş ver şimdi bunları, on beş sene geçmiş aradan epey büyümüşsündür. Evet ben de çok büyüdüm,ameliyat olduğumdan küçükken çok cılızdım ya hani, hatta bir gün annen anneme bıldırcın yumurtası getirmiş 'al bunları sütle içir iyi gelir demişti' artık bıldırcın yumurtası içmiyorum ama çok büyüdüm, şimdi görsen eminim tanıyamazsın. Düşünüyorum da belki de bir yerlerde karşılaştık ve de tanıyamadık birbirimizi. Dostluklar bu kadar kolay unutulmaz diyorsun değil mi sen de? Ben misal şu an sadece sol yanağındaki büyük beni çok iyi hatırlıyorum sana dair,yoksa sağ mıydı?
    Giderken bari bir telefon numarası bıraksaydınız da irtibatı koparmasaydık. Bendeki de laf mı şimdi, o zaman nerede cep telefonları, internet, msn değil mi? Kızgınım sana yine de adresimizi biliyordun bir bayramda ya da yılbaşında bir kart ya da mektup yollayabilirdin. Biliyor musun,hep bekledim. Sonra ben de hep sana yollardım. Belki birbirimizin bu kadar uzağına düşmezdik. Keşke Ahmet Amca'nın tayini çıkmasaydı keşke Mardin'e gitmeseydiniz be Anıl.
    Evlenmedin değil mi henüz? Yok, evlenmiş olamazsın. Hani ben düşüp dizimi kanatmıştım da sen de kolundaki yarayı koparmıştın ve kan kardeşi olmuştuk. işte o zaman söz vermiştin evlendiğimde benim sağdıcım da sen olacaksın diye.Çocuk aklı işte. Evlensen bulurdun değil mi beni?
    Söylesene amcan gibi doktor mu yoksa baban gibi polis mi oldun ya da hep istediğin gibi Anadolu' nun bir köyünde öğretmen misin? Muhtemelen öğretmen olmuşsundur sen. Ne de olsa o zamandan belliydi öyle olacağın hem zeki hem anlayışlı hem de yardımseverdin. Bakkal amcanın duvarının önüne mahallenin çocuklarını toplayıp okuldan çaldığımız tebeşirlerle ders anlatmanı da unutmadım. Beni sorarsan ben en çok istediğim şeyi olamadım be Anıl. Hep istediğim gibi astronot olamadım yani ve bu satırları sana dünyadan yazıyorum. Tam olarak ne olduğumu boş ver sen, ama biraz kopya vereyim; küçükken yaptığım gibi çok sık yazıyorum.
    Mahallemiz çok değişti biliyor musun? Hani yukarı mahallenin çocuklarıyla gazozuna maç yaptığımız,senin gol attığın benim kaleci olduğum o boş arsaya altı katlı büyük bir apartman diktiler,bir görsen çok lüks, asansörü bile varmış. Saklambaç oynadığımız eski fabrikayı da tamamen yıkıp park yaptılar yerine. Küçük çocuklar çok seviyor orayı ama ben saklambaç oynadığımız o harabeyi tercih ederim. Onur Ağabey de kapısının önündeki yemişlere dadanan çocuklardan çok bıkmış olacak ki erik ve kiraz ağaçlarını kesip oraya garaj yaptı. Hatırlar mısın, Onur Ağabey bir yere gittiğinde koşa koşa ağaçlarına çıkar hem yer hem ceplerimize doldururduk kirazları ve erikleri. Karnımız ağrıyana kadar bile yediğimiz olurdu, hatta sen Onur Ağabey'in karşısına geçip 'beleş meyve çok tatlı oluyor canım' bile demiştin.
    Buranın insanları da çok değişti Anıl. Figen Abla vardı ya,hani orta birdeyken annemlerle altın gününe kısır yemeye gittiğimizde bize 'yakında babalarını da getirin bari, bunlar kazık kadar olmuş ayol' deyip çok acayip gülmeye başlayan süslü kadın,mahalleden taşındı. Kocasından ayrılınca Etiler'den ev almış. Bakkal Osman Amca küçük bakkalını kapatıp 'Osman Mini Gross' u açtı. Bizi Edi ile Büdü diye çağıran ilkokuldaki sınıf öğretmenimizi hatırlıyor musun? Öğretmenliği bırakıp okulun yanında kırtasiye dükkanı açtı. Benim de bir kardeşim oldu,adı Okan. Sen gittikten sonra biraz yalnız kaldım ama sonra Okan yetişti imdadıma.
    Sizin binada oturan Suna'yı hatırlarsın. Annesi için annemler 'ayaklı gazete'derlerdi. Bir defa onun yüzünden dövüşmüştük. O zaman da yine sen hatalıydın, sana verdiğim hikaye kitaplarını beğendi diye ona hediye etmiştin. Çocuk aklımız ermezdi aşk meşk işlerine ama sen galiba aşıktın ona. Kız kardeşinin tokalarından çalıp ona götürdüğün de olurdu. Sen gittikten sonra çok iyi arkadaş olduk onunla hatta aynı liseyi bitirdik. Belki kızacaksın ama ilk defa onunla sevgili oldum, merak etme çok uzun sürmedi. Babası bankada çalışan Engin vardı ya 'süt çocuğu zengin engin' diye sen alay ederdin,işte onun için bıraktı beni. Dün de bu mahalleden tamamen taşındı Suna hem de telli duvaklı. Zengin bir dövizciymiş kocası, Beşiktaş'ta oturacaklarmış.
    Güzin teyze'yi de siz gittikten hemen sonra polisler götürdü sonra bir daha dönmedi buraya galiba kötü bir şey yapmış. Daima açık seçik giyinir ayıp şeyler söylerdi değil mi? Bazen de 'şeker şeyler gelin sizden makas alayım' deyip bize para verirdi. Annem de bir gün ondan para aldık diye dövmüştü beni. Anneler sevmezdi onu ama iyi biriydi o, şimdi nerede kim bilir?
    Bir de yaşlı Ayşe Teyze' miz vardı hatırlıyor musun? Hani sokaktaki kedilere,köpeklere ekmek veren, deli de derlerdi arkasından. Biz hiç alay etmez çok severdik. Geçen hafta da o bıraktı bizi hem de bir daha hiç geri gelmemecesine. Belki inanmayacaksın ama cenazesinde insandan çok kedi, köpek vardı. Doğru söylüyorsun, o da zaten hayvanları insanlardan çok severdi.
    Ne kadar çok şey olmuş be Anıl! Dile kolay on beş sene geçti görüşmeyeli. Ne bu mahalle aynı kaldı ne sen ne de ben...
    Seninle bir gün tekrar karşılaşmayı o kadar çok istiyorum ki anlatamam. Belki eski günlerdeki kadar hür, tasasız ve de masum olamayız ama en azından dostluğumuzu korumaya çalışırdık.
    Bu masaya her oturuşumda senin camın önüne gelip 'bırak o kağıt kalemi de in aşağı misket oynayalım' diye çağırmanı bekliyorum tıpkı eski günlerdeki gibi...
    3 ...