17'nin sonu 18. yüzyılın başının önemli düşünürlerinden biridir. En temel eseri "insan anlığının üzerine soruşturma" olan locke'un bilgi felsefesine bakıldığında temel kaygısının, sağlam önermeler dizisi oluşturmakla alakalı olduğunu görürüz. locke'a göre, bilgiyi oluşturan önermeler zincirinin birincisinin ne kadar sağlam olduğu, o zinciri takip edenlerin hatalı olup olmayacağını belirler. sistematik ve birikimli şekilde oluşturulan mantıksal düzlem kurmayı amaçlayan locke, bu zincire karışan önyargısal şeylerin,zincirin sağlamlığını bozduğunu ileri sürüyor. bu zincirin kopmasına sebep verecek olan da budur.
locke'un inanç ve bilgi ayrımına gelecek olursak, inanç az önce sözü edilen önyargıların karıştığı sağlam olmayan zincirlerdir. bilgisel zincirde hangi noktadan sonra insan inanca "düşer" veya "girer" asıl mesele budur. bilginin bittiği ve inancın başladığı noktayı bilmek, bilgisel zincirin sağlamlığı için gereklidir. burada bahsedilen inanç, dinsel inanç değildir.
descartes'i hatırlatan bu bilgi teorisinde descartes'tan farklı olarak söz konusu olan şey, descartes'in önyargılarımızdan kurtulabileceğimize inanıyor olmasıydı. locke'ta ise, insanın neyi nereye kadar bilebileceği ve hangi noktadan sonra bilgiden umudu keseceği sorusu ön plandadır. burada araştırılan şey, anlama yetisinin sınırlarıdır. anlama yetisi, bilme yetisine malzeme sağlayan şeydir. bilginin nesnesi de idedir. ontolojik olarak ide anlama yetisindedir ve ideler yalnızca burada bulunur. idenin ne olduğuna gelecek olursak, ide bir insanın düşünme sırasında anlığın nesnesi olarak her şeydir, dile gelen her ne varsa idedir. yani, ide burada kavramla aynı şeydir. tanrı, pegasus, çöp, güzellik gibi dile düşen her şey idedir. anlama yetisinin sınırlarını çizmek, bilme yetisinin sınırlarını çizmek oluyor aslında. idelerin bu kadar kapsamlı olmasının sebebi budur.
descartes zihinde doğuştan var olan ideleri kabul ediyor. "nereden geliyor?" noktasında ise farklı düşünüyor. herkesin tanrı idesine sahip olması, onun doğuştan geldiğini değil, zorunlu olduğunu gösterir. locke, idelerin olanak olarak bulunduğunu, bunun ise onların doğuştanlığını göstermediğini düşünür. idelerin kaynağı anlama yetisi olamaz çünkü idelerin sayısı sürekli artıyor. o halde dışarıdan gelmelidir. locke'un deneyciliğinin temelinde bu düşünce vardır.