biz çocukken halüsinasyon kokmuyorduk. hayallerimiz götü kesilmiş bir pet şişeye dolmuyordu. biz çocukken bakkallar vardı, mahalle maçları, misketler vardı, mutluluğu eğilip de götü kesilmiş pet şişelerden almıyorduk.
üzüldüğüm tek şey ise kardeşlerimin hap yemesi, ama maddelerin içinde iken içmemek çözüm değil. biz kaldırımdan tutup kaldırırken caddeleri, bu sefer de bonzai'yi keşfetmişler dediler "oğlum hap yemeyin".
o günde öyle oldu işten çıktım kararlıydım. bonzainin esir aldığı bi saf kurbanla dolanmıştık. gözümü bile kırpmadan girdim bu işin içine ama gece uyandığımda hastahanede buldum kendimi. hayata tam 45 dakika mola vermiştim. doktorlar %10 ihtimalle kurtulduğumu söylüyordu ve ben hala gördüklerimi anlatıp eğleniyordum.
kim olduğumu bilmiyordum, umutlar iyice sararmıştı. gerçekten kararsızdım ve nasihatlar yararsızdi benim için.
evimden çıkmıyordum her şeye bir nokta koymaya çalıştım. ama bu illet gün geçtikçe uykularımın amınakoydu. ya ben izah edemiyordum yada kimse beni anlamak istemiyordu. aminakoduğumun dünyası beni adam yerine koymuyordu.
2014 şubat ayı. psikiyatri uzmanıymış. anlattım dinledi, ee tabi depresan yazmalıydı. bide iyi olmam için içimdeki piç herifi dinlemem gerekiyormuş.
bana 3 yılda bunca badireler atlatan şu illete insanlar ne gözle bakıyor bilmiyorum. derken öğrendim her şeyin sınav olduğunu, benim bu illeti bırakmam için tam 3 yılımdan olduğumu. fakat yinede pes etmedim. kurtuldum. mutluluğu buralarda aramanıza gerek yok. gençler size sesleniyorum. ölüme koşmayın.