nasıl? niçün? sorularını duyar gibi oldum hemen açıklamak isterim.
şöyle ki;
ingilizcede kelimeler yuvarlanarak söylendiğinden ya da sadece farklı olduğundan kulağa hoş gelir genelde. şimdi sıradan bir diyaloğun inglizce ve türkçe versyonlarını okuyalım.
ingilizce;
-hey there john how are you?
+oh janet fine. long time no see ha?
-yeah you're right i should have called.
+don't worry. so, which school are you in?
-harbor high and you?
şimdi burada görüyoruzki gayet bir olgunluk var. bu sebepledirki türkçe dublaj ve altyazılar farklı gelir bize. şimdi hepbirlikte aynı diyaloğun türkiyede geçtiğini düşünelim.
türkçe;
-aa can n'aber?
+aa iyidir yasemin bayadır görüşmüyoduk.
-evet valla aramam lazımdı.
+neyse boşver. ee hangi okuldasın şimdi?
-"iskele lisesi" sen?
işte can alıcı nokta...
iskele lisesi nedir arkadaşım? insanı katil eder lan. yasemin'i bir daha arayan soran olur mu? olmaz şahsen ben aramam.
-nerde okuyosun
+iskele lisesi
bu ne lan? halbuki gavur ne güzel söylüyor ağzını yaya yaya "herbır hay" insanın içinden koca bir "o may gad" çekesi geliyor.
işte bu yüzden inglizce artık prestij nesnesi oldu.