gözlerinde gecelerin esrarı
birde su katılmamış efkarı var
sen uykusuz!
kaç mevsim geçti bilir misin
kaç çiçek soldu ve tekrar can buldu
sen yokken
sabahları hatırlar mısın
saat kaçtı daldığın sıralar
ve sen ne kadar dalgındın
zamanı hep es geçtin
ruhun öyle yerlerdeydi ki
yaşamın anlamını kavrayamadın
sonsuz bir uykunun koynuna doğru uyumayı gözledin
ve göze aldın beklemeyi
ve zaman geçti..
söyle uykusuz!
saat kaçtı
gece nöbetlerini kıyasıya tutarken
kaç şiire boyadın gözlerini
ve kalbin sevginin aç yollarında
kaç bin kere daha dolandı
kaç bin kere eridin güneş görmeden
saymadığın fakat çokca sayıkladığın
gecelerin içinden
hangi zaman sıyrılacak
sebepsiz yüklerinden
ne vakit kurtulacaksın
kaçtığın dalgınlığın
kaç yerde bulacak seni
ve yakalanacak mısın yine
yenecek misin bu sefer
düşünce müptelası beyninin zaaflarını
gözlerinin altında sakladığın
uykuya hasret torbalarını
dağıtabilecek misin
ve sen bilebilecek misin
hayatı beklemenin faydasız
bekletmenin anlamsız olduğunu
her şey gibi geçecek olan gecelerin
ve gündüzlerin
bir daha aynı gece ve aynı gündüz olmayacağını...
hey uykusuz!
artık uyan bu uykusuzluktan
ayır gözlerini d(k)aldığı yerden
su serp gözbebeklerine
aklının oyunlarını bırak
bilmelisin ki hayat
sana sormadan
hiç oyalanmadan
öylesine yanından
sen nöbetlere kalsanda
sana umursamadan
geçer, gider....