ilk sezon finaline paralel ikinci sezon finali gözlerden kaçmamıştır. iki sezon finalinde de dünyada kendisini anlayabilen ve gerçek yüzünü görebilen yegane insanları*öldüren dexter, içindeki karanlığın daha da derininde inmeyi başarmış ve orada kendisinden başka kimseye yer açamayacağını görmüştür.
dexter'ı kendisini öldürmeye mecbur bırakan doakes'a ise çok yazık oldu. bu kadar basit bir ölüm sahnesini de haketmiyordu kanımca. sinirli, küfürbaz ama karizma ve zeki bir adamdı vesselam.
lila sezon boyunca kulakları tırmalayan ingiliz aksanı, dexter'ı yoldan çıkaran çılgın ve eğlenceli fikirleri, minicik etekleriyle melek görünümlü bir şeytanı oynadı. kesinlikle dexterdan daha kötüydü. çarpık psikolojisinin sıra dışı yansımaları ilk sezondaki buz kamyonlu katilin büyük gizemi kadar heyecan uyandırmasa da bazı yatak sahneleriyle bu açığı kapatmış olabileceğini gözler önüne serdi.
ikinci sezon boyunca debra morgan'ı dexter tarafından öldürülen sevgilisi buz kamyonlu katilin kötü anılarını silmeye uğraşırken gördük. finale yaklaşıldığında babası yaşındaki karizmatik patronuyla yataktaydı. en afilli sahneleri ise tabii ki hiç haz etmediği lila'ya küfürler savurup ingiliz aksanını taklit etmesiydi.
dexter'ın rita'a attığı yalanı toparlamak isterken kendini birden uyuşturucu bağımlılarının yanında bulması sezonun tüm olay örgüsünün başlangıcıydı tabi ki. sona doğru sırrı hiç beklemediği bir şekilde ortaya çıkmak üzere olan dexter'ı terler içerisinde, panik halinde gördük. bir şekilde finalde herşeyin üstesinde geldi ve 3. sezonu merakla beklememizi sağladı. kafasındaki yeni sorular, sorunları ve boşluklarıyla.
yazılacak çok şey vardı aslında 2. sezon için, belki çok fazla kan görmenin yan etkileridir unutkanlık diyor en sevilen seri katil dexter'ın şu sözleriyle yazımıza son veriyoruz:
"am i evil? am i good? im done asking those questions. i dont have the answers, does anyone?"
"i feel like a jigsaw puzzle missing a piece.
and im not even sure what the picture should be."
