.....
"...Üzerine konuşulamayan üzerine, içmek lazım…
iyi olan tek şey denizin üstüne yayılmakta olan kötü Rum şarkılarıydı. Bir de Levrek. Saçlarıyla oynamaktan ve üşümekten hiç vazgeçmeyecekmiş gibiydi. iyi bir günbatımından beklenebilecek her şey vardı gökyüzünde, tüm sıcak renkler, hafif bir esinti ve şarap kokusu. Hiç gülümsemedi, hiç gülümsemeyecekmiş gibiydi. Eski bir hikaye anlatmaya başladığı sırada, ayağının hemen altında küçük bir halka oluştu, sustu.
Sanki ‘bazen iri bir horoz balığı kadar hırçınlaşabilir her şey; bazen Tartaros çukuru kadar derinleşebilir’ demek istedi. O sırada gök yüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yeryüzüne ve tunçtan bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine.
Gerçekten öyleydi, inanın…
Uzun, ışıksız ve soğuk bir yoldu, elini adamın göğsünde ısıttı. Sonra sevişelim dedi, doğurmak istiyorum kendimi!
Hiçbir K.adın doğuramaz(mı)
beni yeniden!(?)..."
Kaan çaydamlı https://galeri.uludagsozluk.com/r/1344065/+
Ve derin bir sessizlik dolar için. Ağzına kadar hüsran. Alabildiğince pişmanlık. Olabildiğince günah.
Tanrım dersin.
Kurtar beni. ilahi güç ve kuvvetine o kadar ihtiyacım varki.
Öyle çaresiZim ve öyle canım yanıyorki.
Ve fridanın şu sözleri geliyor aklıma;
........
Bedenim beni bırakacak. Oysa ben, hep o bedenin kurbanı olmuşumdur; biraz asi de olsa bir kurban işte. Biliyorum, aslında birbirimizi yok edeceğiz, böylece mücadele sonunda ortaya hiçbir galip çıkmayacak. Düşüncenin, sırf hasar görmemiş olmasından ötürü, tenden oluşan öteki maddeden kopabileceğini düşünmek ne hoş ve sürekli bir yanılsama.....
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1344066/+
Ah, Dona Magdelena Carmen Frida Kahlo de Rivera, topal majesteleri, kırk yedi yılın geçtiği bu kavurucu Meksika sıcağında, iliğine kadar yıpranmış, sancı her zamankinden bin beter kasıp kavururken, onarılması olanaksız bir durumdasınız işte!
ihtiyar Mictantecuhtli,* Tanrım kurtar beni!