osmanlı devleti zamanında tramvaylar belçikalı bir şirketin elindedir. cumhuriyet dönemi başladığında yabancı şirketlerle masaya oturulur ve denir ki; ''artık burası türkiye cumhuriyeti ve bizimde şartlarımız var! bu şartları kabul edecekler kalsın etmeyecekler hemen çıksın dışarı!'' masada kalan şirketlerden biri o belçika'lı tramvay şirketidir. önüne konan şartlardan biri '' bundan böyle öğrenci kimliği gösteren talebelerden tam ücretin yarısı yani öğrenci ücreti alınacaktır!'' belçikalı şirket kabul eder bu anlaşmayı fakat, hiç bir hak size kolay verilmez!
bu anlaşma duyrulur ve öğrenciler artık tam ücretin yarısı yani 80 kuruşun yarısı olan 40 kuruş, 40 para verecektir. bir öğrenci tramvaya biner öğrenci kimliğini gösterir ve 40 kuruş uzatır. bunu gören görevli bu parayı kabul etmez ve der ki
''hayır herkes aynı ücreti ödeyecek!''
öğrenci ''nasıl olur'' der. burası türkiye cumhuriyeti ve anlaşma bunu gerektirir. tramvay da olay çıkar ve tramvay görevlisi soluğu sansaryan da alır, o dönem sansaryan işgalci kuvvetleri kalesl ve karakoludur. şikayet sonucunda her tramvaya bir memur konulması kararı alınır. fakat öğrenciler haklarını aramakta kararlıdır. bu konuda bir eylem yapmayı kararlaştıran öğrenciler, tramvaylara binecek öğrenci kimliklerini gösterip 40 para uzatacaklardır. öyle ya daha ne yapabilirler! o gün her yerde öğrenciler bu eylemi yapar! fakat bir yerde olaylar çıkar tramvay görevlisi kabul etmez bu parayı öğrenciler diretir. bir arbede derken tramvay durur, durduğu yerde tramvay şirketinin başı ve işçiler bulunmaktadır. öğrenciler ve görevli arasında ki sesler itiş kakış arasında işçilerde girer ve iki el silah sesiyle öğrenci vurulur! sunay akın'ın anlatımı ile 40 paralık adamlar;
işte tek adamlar bizi hakkımızı aramayı bile bu hale getiren bir düzene getirdi. osmanlı'nın o büyük, yüce, güçlü yılları bittiğinde dış güçlerin eline geçti ve aynı akıbeti millet yaşadı. tek adamlık sistemi ile vereceğimiz haklar egemenliğimizdir. bu hakları biz savunuruz başkası değil. bizim adımıza karşılıksız kimse savunmaz hakkımızı. ya da biz sadece savunduğunu sanırız.