içimdeki bir vazoyu futbol topu ile kırdımdı genişçe bir salonda. anneme oğuldum. vazo kırıldı/annem kırılmadı/kızmadı. hep aynı döngü. bir paradoks. rüyalarıma el veren dizeler. doğrusu bir doğru üzerinde gidilen bir rüyadan geri dönmek zordu. çünkü o doğru bir şekilde kırılmıştı. çember olabilir.
direnmek ne zor kimi acılara. rahatça bir koltuğa kurulup arkama yaslanıp acıların yavaş yavaş ruhumu ele geçirişini seyrediyorum/seyretmek zorundayım. çünkü bu sıradan bir acı değil. gelip içimde yerleşmesi/kök salması gerekiyor. gitmesi için önce benim gitmem gerekecek galiba.
hüdayinabit bir yanı var elbette acımın. paylaşılacak bir yanı kalmıyor böylece. ölümün müellifi bir vazoyu kırarsa eğer bu yazgı yüreğimize dağlanır harflerle/dualarla. kadın anne olur sonra gider. işte bu gidiş oğula kendini buldurur/kaybettirir.
her satırı ilmek ilmek dokunmuş bir şiirin bir nakkaşın elinden çıkmış kelimlerin değeri ne ile ölçülür ey okur. oku ve geriye yaslan. ne zaman dinecek, ne zaman/bu taflan, bu taflan?
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
şiir elimi tut/tu. yerimi kaybettim kondüktör. hangi tiren çarpacaksa çarpsın bana artık.