şu hayatta en çok değer verdiğiniz şey nedir diye sorulacak olursa hiç şüphesiz "kız kardeşim" diyerek cevaplayacağınız, uğruna yıllarınızı feda edip, ileride yuva kurarım diye biriktirdiğiniz paraları onu en güzel okullarda okutmak uğruna harcadığınız, çocukluğundan itibaren gözünüz gibi bakıp, ilk regl olduğu günün akşamı evde parti verdiğiniz, annenizin ve babanızın yokluğunda ona hem ana hem baba olup hiçbir isteğini geri çevirmediğiniz, ergenliğe adım attığı yıllardan yetişkin bir birey olana kadar başından türbanı, sırtından sopayı eksik etmediğiniz kız kardeşinizi gecenin bir yarısı hiç hoş olmayan bir edayla sigara içerken yakalayıp bir anlık sinirle balkondan aşağıya yayı bozulmuş mandal gibi fırlatıp atmaktır...
patrona yeterince iyi domalamadığınız için performans düşüklüğüne bağlı işten çıkarılmış, kirayı bikaç gün daha geciktirebilmek için ev sahibinin kalçalarınızı ellemesine müsade etmiş, cepte kalan son parayı da iddaaya basıp kupon tek maçtan yatınca beş parasız ortada kalakalmışınızdır. bütün bu travmatik olaylar üst üste geldiğinden hafiften kafayı üşütürsünüz ama kız kardeşiniz aciz halinizden faydalanıp mahallede küçük orospuluklar yapmasın diye durumu hiç belli etmezsiniz.
yine bir gece bilgisayardan tarkan'ın kuzu kuzu şarkısını açıp evin salonunda üstünüzde bağrı göbeği açık beyaz gömlek, ispanyol paça dar pantolon, sivri burunlu ayakkabıyla megastar dansı yaparak tozu dumana kattığınız sırada dışarıdan bacı tütüyormuşçasına bi duman gelir. hemen dansı yarıda kesip balkona koşar bi bakarsınız ki kız kardeşiniz bi elinde telefon, diğer elinde slim sigara ama böyle hayatın sillesini yiyen kadınlar gibi tutmuş, yüzünde de azdırıcı damla reklamlarındaki kadınlar gibi bi acayip gülümsemeyle hattın diğer ucundaki gizemli kişiye ağzını yayarrak ''ama aşkığğğmmm'' falan diyor.
bir an olsun beklemeden, parmak uçlarında arkasından yanaşıp sanırım hafif de kafayı üşüttüğünüz için deli kuvvetiyle hiç zorlanmadan mücadeleye gerek bile kalmadan aşağıya iter içeriye geri girip yargılanmamak için how to get away with murder'ın rastgele bi bölümünü açıp izlemeye koyulursunuz. dizi de sarmaz o ara vatan tv'de rahmetli ankaralı namık'ın klibi çıkar, polislere havuz çok güzel az yüzücem dedi deyip atladı derim ahahah deyip şarkı eşliğinde bi güzel göbek atarsınız.
ama sonra aklınıza deli olduğunuz gelir yani cezai ehliyetiniz yoktur. bu gerçeğin farkına varınca aklınıza gelen şeytani planlar eşliğinde kahkahalarla apartmanı inlettiğiniz sırada bi bakarsınız kız kardeşiniz yanınıza gelmiş ''neye gülüyor bu manyak'' dercesine yüzünüze bakıyor. meğerse giriş katında oturduğunuz için kız kardeşiniz hiçbir zarar görmemiş, sadece üstü başı toprak olmuş sonra da ne olduğunu anlamadığı için size sormaya gelmiş, yaptığı aşüftelik yanına kâr kalmış, siz beş parasız avaramu misali sürünürken o telefon faturası ve slim davidoff masraflarıyla kalan bi kuru canınıza da göz dikmiştir...
işte o anda kafayı hepten üşütüp, üstünüzde ne var ne yok soyunup atar, ''Ya kardeş bu bahtımız ne kara bu'' deyip çırrrılçıplakkk dans edersiniz...