müziği seven insanların var olanı daha iyi kullandığını düşündürten özellik.
her tonunu duyarım kısacık telefon konuşmalarında.
delirircesine bağırmaz hiç ama kalınlaşıp incelen sesi duyduğum an onun tabiriyle ‘içime kaçar’ sesim.
şaşırılacak şey ama yine iyi olurum onu duyunca dahi.
neyse ki duyduğum için.
yanındayken hiç yükselip alçalan tonu kullanmadı.
derinden gelen romantik tonu duydum hep.
yan yanayken hiçbir sorun yaşayamadığımızdan sanırım.
belki bir gün hiç duymayacaksın bu sesi diyene kadar iyiydim, sinirlendiğini bildiğim halde.
sinirlenmek olağan bir şeydi, hep olan birşey, onu yaşatan birşey.
susmak.
gitmek.
o sesi duymayacak olmak.
bu geri dönüşsüz bir yenilgi demekti.
adeta bir bitiş çizgisine geldin uyarısı.
yada artık sana sinirlenmiyorum bile demekti.
herşeyi çok fazla düşünürüm de,
hem yumuşacık gelen hem içini parçalayan sesini duymadığımda nasıl olacağımı düşünmeye cesaretim olmadı pek.
olmasındı da.
en zor günlerimde kulağımda olan ses o oldu hep.
ya bundan sonrası?
sinirli ses tonu ayrı, kahkahalı sesi ayrı, gripli sesi ayrı, şarkı söylemekten yorulmuş sesi ayrı, sabah yeni uyanmış sesi ayrı, gece uykusuz kalmış sesi ayrı, üstümde gezindiği sesi ayrı, romantik sesi ayrı, başka insanların yanında olan sesi ayrı, işle ilgili konuşurkenki sesi ayrı, ailelerin yanındayken ayrıydı sesi.
hepsini duyduğum için kulaklarıma geliyor her tonu belki.
bunlardan mahrum kalıp, nasıl tam olunurdu?
konuşurken başka yerlere gidip geldiğim için söylemem gerekenleri unutuyorum yada söyleyemiyorum.
sevgililer günün kutlu olsun.
sesi de herşeyi gibi eşsiz olan insan.
ilk ve tek sevdiğim.