Zuhal Olcay'a, kanımca, hiç yakışmayan ve her karesinden klişeler akan film. eski evler, trenler, metruk binalar, gece apansız çalan telefonlar, kasık bölgesindeki ben, emekçiler,uzak diyarlar vs. bunlar artık bir filmi kurtarmaya yetmiyor. kaldı ki Zuhal Olcay o kadar uzaktı ki rolünden, kayıp oğlunu arayan bir annenin çaresizliğini hissedemedim bile. halbuki ulaşılması istenen hedef çoğumuzun ört bas ettiği, kafasını çevirdiği bir durumu gün ışığına çıkarmak. ama ben kayıp otobosünü gösterdikleri vakit doksanlara geri dönüş yaptım o kadar. özetle film, sonucu karavana olan bir ok atışı.