cumartesi sabahını hatırlamıyormusun
hani bir 8 mart günüydü o gün
ufak tefek bulutlu güneşli bir hava vardı
cevizli çayına gitmiştik her günkü gibi
kavak ağacı gölgesini bize sunmuş
yayan ayak çayda ayaklarımızı serinletirken
nelere sahip olduğumu zenginliklerimi yazıyordum
insanlar çekemezdi beni en büyük zenginliğim idin
Ne hoş bak şimdi yine yazıyorum
gel gör ki çay artık sevinçle akmıyor
elimdeki kalemse hiç elime yakışmıyor
leke yapıp kağıdı kirlettiği yetmez gibi
içimden geçenleri yazmama da müsaade etmiyor
Ne tuhaf değil mi çayın suyu az akıyor
ikimizi serinleten kavak ağacı yapraklarını dökmüş ve hayatın bir nebze keyfi bitmiş durumda...
***ben bir nebze diyeyim de sen hayatı zehir olmuş anla...