özellikle üniversite hayatına adım atmak üzere olan ve hazır sınırsız özgürlüğü tatmışken değişik bazı tecrübeler edinmek isteyen bayanların daha okula kayıt bile yaptırmadan önce kuaföre koşup saçlarını aşk şarabı, üç gün gecikmeli adet kanı, kızıl büyü, hürrem sultan, cehennem ateşi kızılı gibi daha adından bile şeytani birtakım amaçlara hizmet edeceğini belli eden renklere boyatıp; üniversite hayatı boyunca yaptığı ahlaka mugayir hareketlerin altında esrarengiz sikişlerin döndüğü bilinçdışının sebep olduğu zayıf ahlaki yapıdan öte şeytanla yapılan bir anlaşmanın yattığına dair din adamları arasında medyum savaşlarından sonra ikinci bir savaşın fitilini ateşleyecek dehşetengiz bir iddiadır...
velhasılı hayatınızın bir döneminde illa ki doğuştan kızıl saçlı bir insanla karşılaşmış, bazen korkup kaçmış, bembayaz tenlerinde şaplak izlerinin nasıl duracağını merak etmiş, belki de allah'ın sevgili kulu olarak nikahınıza alıp her gün şükretmişsinizdir. bilirsiniz ki kızılların ruhu olmadığına dair yıllar boyunca sağlam argümanlarla özellikle eric cartman tarafından savunulmuş bir sav vardır... tamam bu insanlar ruhları olmadan sırf allah'ın dekor olsun, gözümüz gönlümüz açılsın hani helal olsun allah'a bak ne de güzel yaratmış diyelim diye yarattığı güzellikler olabilir ama bir de saçını sonradan kızılın elli tonuna boyatan kadınlar vardır ki işte onlar kızılların ruhu olamayacağı ve kızıla boyatır boyatmaz ruhlarını öylece allah'a iade edemeyecekleri için oluşan açık sebebiyle ruhlarını şeytana satmış olurlar.
şimdi size söylediklerim anlamsız geliyor, içinizden yine ne saçmalıyor bu amck falan diyorsunuz ama gidin kardeşim bi gün kadın kuaförüne, eğer erkekseniz de bacınızı falan gönderin hani kaş bıyık aldırın fön falan çektirin ama maksat doğal gözlem yapmak. özellikle üniversite sonuçlarının açıklandığı gün gidin, fön parasını da ben vericem. mutlaka üç beş genç kız saçını kızıla boyatmaya gelir böyle yüzlerinde de şey bi gülümseme vardır. tam berbere katalogdan kızılın bir tonunu gösterdiğinde kuaförde derin bi sessizlik olur, kapı şak diye kendiliğinden kapanır ne hikmetse rüzgar da yoktur o gün, berber sağ şakağından ter damlarken yutkunup emin misiniz diye sorar, onaylandıktan sonra kızın önüne boş bir kağıt verir imzalaması için. tabii imzalama işlemi gerçekleştirilirken nedense ağda odasına giderler hani acaba neresinin kanıyla imzalıyorlar orasını da ağdacıya sorun.
artık detaylarda ne var onu pek bilmesem de hazırlık okuma ihtimaline karşı 4+1 yıl oluyormuş sözleşmeler. bütün bunlar dışında nedense adet ve bekaret kanındaki kızıllık bana her daim şeytanı hatırlatmıştır bunu ileride başka başlıklarda incelicem arkadaşlar. kızıl tehlike dönemlerinde batı blokunun en büyük korkusu komünizmden öte kızıl saçlı rus ajanlarıdır bu arada. bi düşünün derim...