Düşünün ki; “süslü” süs havuzunun etrafında toplanan ve müzik eşliğinde alkol tüketip amansızca eğlenen bir grup insan yığını ile beraber, etrafta kraliyet hizmetçisi gibi giyinen servis elemanlarıyla, -hayalinizde ki bir yerde- mükemmel bir evdesiniz. Eğlence gecesindesiniz. Eğlence? Ne garip bir kelime. Fazla değişken. Bana göre mum ışığında kitap okumaktır bazen. Her neyse. Sesin yüksekliği ile bütün kulak zarınızı titreten, beyninizde uyarılmayan yer bırakmayan müziğin yüksek sesi eşliğinde, gökteki yıldızları görünmez kılan şaşalı ve abartılı ışıkların içinde dans eden insanlar etrafınızda, belki de sizi çok seven insanlar.
Peki, şu an yalnız mısınız? Hiç “ne oluyor burada” diye düşündünüz mü?
Siz hiç kalabalığın içinde yalnız hissettiniz mi? Etrafınızdaki insanların eğlenmesini, yeni doğmuş bir bebeğin etrafındakilerin konuştuklarını anlamaya çalışması gibi anlamsız ve bir o kadarda merakla baktınız mı ? insanı içinde yalnız bırakmayan şey, yaşamak veya içinde bulunmak istediği yaşam nedir? Bugünün “gözde” hayalleri olan bol alkol,güzel kadınlar ve erkeklerle süslenmiş,çılgın ama bir o kadarda anlamsız partiler mi? Ne kadar basitleşti hayaller,vizyonlar. 15-45 yaş aralığında bu hayatı yaşamak için “bu hayalleri” hariç her şeylerinden vazgeçebilecek milyonlarca insan gösterebilirim size. Belki de gerek kalmaz, zaten görebiliyorsunuzdur.
Peki, bu insan yığınlarının içinde yalnız hissetmek,benim sorunum mu? Yoksa zaten bu insanlarla beraber olsam da yalnız mıyım? Hayatlarındaki “muhteşem güzelliği” yalnızca anlamsız,yorucu ve gösterişle dolup taşan eğlencelerde arayan bu insanlar mı yalnız yoksa?
Robotlaşan,tek tipleşen, fabrika çıkışı hayalleriyle donanmış bu son teknoloji ve nesil insanların içinde yalnızlıktan çok bunaldım. Ya siz? Her beyinden -ezbere- türeyen, duymaktan bıktığımız bu anlamsız ve amaçsız eğlence aşkından bunaldınız mı? Bazen bir arkadaşımla oturuyorum.
Belki de uzun zamandır olmadığımız kadar az kişiyiz. Yalnızca 2 kişi. Ama yalnız olmayan iki kişi, kalabalıkların içinde yalnızlığımızdan farklı olarak. Neden mi? Çünkü, aynı iğrenme,aynı bunalma,aynı bıkkınlık var düşüncelerimizde. Konuştukça daha da büyüyor öfkemiz bu yapmacık ve bir o kadarda klişe insan kalıplarına. Gülmek… insanın bebekken öğrendiği bir fiziki insan davranışı. Fakat, artık gülmek insanların hayat amacı olmuş sanki. Yalnızca eğlenmek ve gülmek. Mümkünse ikisi bir arada insanlar için. işte o zaman “muhteşem güzelliği” buluyorlar. Hayat ne zaman bu kadar basit ve anlamsız oldu? Etrafımızda bu kadar bizden farklılık varken, yalnız hissetmemek mümkün mü? Maddi yalnızlık geçicidir, er yada geç birileri olur herkesin etrafında. Ya manevi yalnızlık? Evet, manevi yalnızlık kolay geçmez olan. Kalabalıklar içindeki yalnızlık. Artık gençler, maddi yalnızlığın çözümünü buldular. Bitmek tükenmek bilmeyen saçmalıklarla dolu sosyal medya programlarıyla yediği yemekten,dinlediği şarkıya,içtiği içkiye,aldığı kıyafete kadar kendilerini başarılı bir şekilde dış dünyaya sunuyorlar ve takipçileri ile manevi olarak birlikte oluyorlar. Maddi yalnızlık? Onlar için en kolayı. Ben duymuyorum ve görmüyorum artık yalnız bir genci. Sevmediği,beğenmediği insanlarla sırf yalnız olamama kompleksinden dolayı birlikte olan milyonlarca insan yığını var. Yine fark etmişsinizdir. Belki de etmemişsinizdir. Eminim dikkat ederseniz fark edeceksiniz. Sırf yalnız kalma korkusundan kendi benliğinden vazgeçen insanlar görmekten bunaldım. Hayattaki tek ve yegane amaçları eğlenmek ve gülmek olan amaçsız ve anlamsız yüzlerce kişinin içinde yalnız olmaktan yoruldum.