her şey yolunda, mükkemmel bir eş, mükemmel bir baba, mükemmel bir evlat. herkes kıskanır gözlerle bakmaktadır aslında. bu adamla bir içki masasında buluştum önceleri, birbirini tanımayan iki adamın, yalnızlıklarını paylaşırken rakıyla, bardakları buluşmuştu. zamanla birbirlerini tanıdılar, ikisininde kendi çapında sorunları vardı ve birbirlerine akıl danışıyorlardı.
ben mi yalnızlığımdı en somut sorunum fakat yalnızlığında sorun olmadığını öğrendim mükemmelden. etrafındakilerin mutluluğu için kendinden vazgeçmiş bir adam, yalnız olan bana imreniyor. ilginç.
ilerleyen dostlukla bütün sırlar açılıyor zamanla, mükkemmel anlatıyor başta; her şey yolunda derken bir hastalık buldu beni, işimi kaybettim, en güvendiğim insan eşimi kaybettim, hayatımın tek anlamı evladım annesiyle gitti, zamanla benden uzaklaştı, evladımı kaybettim ben, bir baba için daha kötüsü var mıdır acaba diyor gözünden gelen yaşlara aldırmadan. umarsızca.
sazı elime alıyorum, biraz kendine gelsin diye, boğazında düğüm olmuş şeyi yutkunsun rahatlasın diye. iyi bir öğrenci olamadım hiç, aileme beğendiremedim hiç bir şeyimi, işimi, eşimi seçmeme izin vermeyen bir aileden uzaklaştım zamanla. eşim ve ben her şeye göğüs gerdik. eşimin hamile olduğunu duyduğumda hayatın sadece bu an için yaşanması gerektiğini düşündüm, her şey yoluna girdi, her şey yolunda derken, bir trafik canavarı aldı benim dünyaya tutunmamı sağlayan iki dalımı. hayatımı. daha fazla konuşamıyorum, haykırmak istiyorum ama sesim çıkmıyor, yutkunuyorum.
mükemmel evladının ölmediği için şanslı olduğunun farkına varıyor. her şey yolunda derken değişebilen hayatı sorguluyor kendince, ve öğreniyor benden beterin beteri vardır elbet.