kendi tarihi yerine pek bir asil, kibar toplulukların tarihini okuyan bünyelerin afedersiniz ama bir taraflarından yumurtladığı, temelinde sorun olan saçma önerme. her şeyden önce aforizma sadece kinaye ya da laf sokma değildir. bazılarının anlayacağı dilden yazmak gerekirse sadece satire değildir aforizma. aforizma sayfalar dolusu anlatılabilecek bir şeyin bir yada iki cümlede vurucu bir şekilde anlatılmasıdır. ironi, satire, metafor gibi teknikler sadece bu yola giderken kullanılabilecek bazı araçlardır.
işte bu yüzden atanın o basit diye geçiştirdiğin cümleleri aforizma dediğin olayın neredeyse en mükkemmel halidir. her şeyden önce hitap ettiği topluluğa yani halka, halkın dilinde söylenmiştir. bu bile o zaman için başlı başına bir övgü kaynağıdır. yunus emre'nin vecizelerinin de bu kadar etkili olmasının başlıca sebebi de budur ya zaten.
yok bazıları illa ben uzun alengirli cümleler isterim derse onun da örnekleri fazlasıyla mevcuttur:
-ülkelerin ateşeleriyle yapılan bir yemekli toplantı sırasında, garson elindeki tabağı düşürüp kırar ve etrafı pisletir. atanın yanındaki pek saygın asil de hafif alaycı tonda güler. atanın sana göre aforizma olan cevabıysa: bu millete herşeyi öğrettim ama bir türlü uşaklığı öğretemedim...
lakin daha önce de belirttiğim gibi aforizmada önemli olan sayfalarca anlatılabilecek bir olayı en kısa ve en vurucu şekilde karşındaki kişiye nakletmektir.