ağladığımda ellerimle yüzümü kapayıp koşarak kafamı karnına yasladığım bir annem de...
tokat yediğinde ağlayan değil kinlenen çocuklardandım yani.
fena değil mi? kulağa öyle geliyor en azından. hoş bardağın dolu kısmına bakmayı öğrenip yaşayanlar için atlatılması olası acılardan.
bir sahne kalmış aklımda. bağıra çağıra ağladığımı hatırladığım son an. kapı eşiğinde başlamıştım ağlamaya. gidiyordu, anlamıştım sanırım. gitmesin diye çekiştirirken ben elindeki valizi, o kadar inanmıştım ki o valizi alsaydım bizle kalacağına. giydiği ayakkabılarını çıkartıp tekrar içeri gireceğine. ben uğraştıkça bunlarla, babam bir adım gerimde sıkıyordu omuzlarımı bir adım ileri gidemeyeyim diye.
daha hıçkırmıyorken ben, dizlerini kırarak eğilmişti, gözlerime bakarak " güçlü olacaksın" demişti. şimdi düşünüyorum da devamı olmalıydı kurduğu cümlenin. yarım kalmamalıydı aklından geçenler. ben tamamlamaya çalışmamalıydım boşlukları. o bastığında asansör düğmesine, ben hızla inmiştim merdivenlerden. çocuk aklı malum, kapatırsam apartman kapısını, çıkamayıp dışarı, çaresiz dönecekti yukarı. pek tabii beklediğim gibi olmadı. çıkıp gittiğinde geri dönüp dahi bakmadı.
gidiyordu ve bir daha hiç gelmeyecekti, anlamıştım sanırım. sonraki yıllarda ise anladım ki yanılmamışım.