Titremem gelmişti. Vücut “Kahvee, kahveee” diye tezahürata kalkmıştı. Mutfağa kaydım ve ketılın içini yokladım. içerde demirlerden başka bi şey yok. Boş. Damacana köşesine gittim ve pompaladım. Bastım, bastım… Boşa basıyorum. Damacana 70 yıldır sigara içen bir dede gibi sesler çıkarıyodu. Su bitti alarmıydı bu! Fakat boş olan bir şeyim daha vardı: Cüzdan! Hiç nakitim, somutum yok. Ağzım, dilim hala kahve diye istek yolluyo. O zaman, gözümü kararttım. Gittim çeşme suyunu açtım ve o akarken kalite kontrol koklaması yaptım. Resmen çamaşır suyu, tarım ilacı, dere karışımı! Midem havaya kalkıp “Ben bu suyla kahve içmem” dedi. Keşke sucuyla zamanında bahşiş kültürü geliştirseydim. Ya da selam verdiğinde azcık aleyküm selam deseydim. Ve rahmetullah deseydim. “Nasılsın abey” dediğinde “Borcumuz ne kadar” demeseydim. Şimdi “O bahşişlere say” deyip alırdım hayati içeceğimi.
Evin sağında solunda su kalıntısı var mı diye gezmeye başladım. Her yeri Mars robotu gibi gezdim, inceledim. Yatak odasındaki sehpada bir bardak sıvı vardı ama üzerindeki tozlar mikroskopsuz bile seçilip isim takılabilecek cinsten. Derken aynı odanın öteki sehpasına kaçtı gözlerim. Av yes. Bir sürü 200’lük, dolar filan! Yeppa, sahte paralardı bunlar. Havaya atmalık! Geçen günkü zenginlik fantezimden kalma. Kokladığım ‘natural pislik water’ın çamaşır suyunun da kafa yapmasıyla aklım gelişti. Bi fikir buldum galiba. Bu 200’lüğü uzatırım, sucu da “Bozuk yok be abim sonra verirsin” diycektir zaten. Al sana su. Sabah sabah 200’lük bozuğu bulunan Türk insanı mı olur. Hemen aradım sucumu…
***
Beklenen kapı çaldı. Cıvataları oynatırcasına açtım, evi temelden sarstım. Karşımda sucunun ışın silahıyla küçültülmüş hali vardı: Oğlu. Bu çocuk nerden çıktı, planda yazmıyor. Altında kaybolduğu damacanayı usulca yere bıraktı. Sahte 200’lüklerden kıpkırmızı olmuş cüzdanımı açtım. Ağır ağır uzattım, uzattım… Büyük para uzatması yaptım. Fakat çocuk parayı fırt diye çekti! Şak şak şak diye para üstü çıkarmaya başladı. Yapma oğlum yapma. Paraya bir bak. Bozamazsın sen onu. Delirme sabah sabah be çocuk. Beni hapse mi attıracan küçük sucu. Saymayı bitirdikten sonra minik avucu para üstüyle doldu. Ve hepsini bana aktarıp boş bidon ve sahte 200’le apartmanın derinliklerine doğru kayboldu. Bomboş gitti yani. Bari bahşiş verseydim lan. Kapıyı kapayıp salona attım kendimi. Salonun kapısını örttüm. Aklımı toplamaya çalıştım. Toplayamadım. Kendime bi kahve oluşturdum temiz suyumla. Ama akşama kadar anlaşılcam diye suyu, kahveleri, çayları, çorbaları boğazımda kala kala tükettim.
***
Günler ağır çekim gibi geçti. Kendimi hapislikmişim gibi hissediyodum. Artık uyuyamamaktan gözlerim satanist gözü olunca gittim bütün damacanayı tuvalete döktüm. Nasıl olsa maaşım yatmıştı. Sucuyu çevirdim. Arama sesi vicdanımın sesi gibi acı acı çaldı. Vuuuuuğ, vuuuuuuuğ… Çok korkuyodum. ilk kez Andımız’ı okuycakmışım gibi titriyodum. Karşıdan gelecek ses ne diycekti? Fakat? ‘Vuğğğ’lamalarım son buldu. Ve ‘Dıt dıt dıt’lar çıktı. No’lanmıştım. Yüzüme No’lanmıştım. Anladılar! Ben olduğumu biliyolar. Sakallarımı çekiştirip stres yaptım. Sonra baktım aha arıyo. O. Telefonum korkunç şekilde çaldı, çaldı. Deli gibi titredi. Yeşil ‘Yes’e bastım:
“Abi sana yazmasın diye açmadım. Su mu istemiştin?”
Vicdanım boş damacana gibi ötmeye başladı. Ben bu temiz insanları nasıl kazıkladım.
“Evet, aleyküm selam ve rahmetullah. Nasılsın? Çocuk nasıl? Bir su alabilir miyim” dedim.
Sucuyla yarım saat telefonda konuştuktan sonra kapattık. Boşumu tertemiz hazırlayıp elimde de gerçek 200 TL ile kapıda beklemeye başladım. Her şeyi düzelticektim. Kapı çaldı. Heyecanla açtım. Sucunun oğluydu gene. Masum masum damacanasını vücudundan ayırdı. Kar içindeydi. Uykusuz gözlerim doldu. Sanki çığın altında kalmış. Parlak 200’ümü uzattım. Çocuk para üstü iletmek için üzerindeki karları apartman koridoruna boşalttı. Elini para çorbası olmuş cebine daldırdı. Ama, “Kalsın çocuğum. Üstü komple senin olsun” dedim. Çocuğun daha sevinçten Maykıl Ceksın geri yürüyüşü yapmasını beklemeden vicdanım tertemiz bir şekilde kapımı kapadım. O mutluluğu hiç bozmadan temiz ve halal suyumla kendime bir kahve yaptım. içeri geçip damaklarımı şenlendiricektim ki…
Kapı. Vat? Açtım. Görüntüde sucu adam. Yanında da oğlanı.
“Geçen gün o sahte 200’ü kakalayan .bne sendin di mi” dedi.
Apartmanda sesi en üst kattan zemin kata kadar 5 kere dolaştı geldi. Adam cevap hakkı tanımaksızın omzumu tuttu.
“Vicdanlı adammışsın abi” diye ekledi. Ve baba oğul apartmanın derinliklerine doğru kayboldular.