Heidegger zaman hususunda gösterdiği ihtimam ve varlığın zamanla ilişkisine verdiği önem açısından birkaç hususta yanlış anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere eğer heidegger'den önce Sokrates öncesini ve aristoteles'i geçersek zaman ve varlık konusunda ısrarcı bir ilgi Augustinius ve daha fazla olarak hegel'de görülür. Hatta Augustinius itiraflarında, zamana ilişkin takıntı derecesindeki ilgisini gösterircesine, "kimse onu sormadığında onu biliyorum ama açıklamam istendiğinde hiçbir şey bilmiyorum" demiştir. Bu cümlesi o kadar değerlidir ki bilme ve söyleme, dil ve düşünme hususuna - belki- istemsizce değinmedir.
Ardından kendisini en az heidegger kadar karmaşık bulduğumuz hegel, varlık konusuna son derece eğilmiş ve klasik metafizik temellendirmesini aşıp varlığa ve zamana ontolojik anlamda en çok yaklaşan filozoflardan olmuştur. Hegel, adeta zamanın özünü (burada öz bir şeyin temel'liği anlamında değil, zaten ileride ne anlamda olduğu görülecek) varlık olarak belirlemiştir. Bu belirleme daha önceden yok muydu? Veya zaman ve varlık ilişkisi bu kadar sığ mı ilerledi de ta hegel'de bu şekilde belirlendi? Elbette hayır ama Hegel'in yaptığı bir anlamda önceleri öncül sayılanları dahi sorgulamaktı.
Bu noktada heidegger'in zamanı varlıkta ve hegel'in ise varlığı zamanda gördüğünü söyleyebiliriz. Ya da daha başka ve daha doğru bir ifade ile hegel'de zamanın özü varlık olarak belirlenmiş iken, Heidegger'de varlığın özü zamandır. En başta bahsi geçen yanlış anlaşılma hegel ve heidegger'in zaman ve varlık konusunda aynı şeyi ifade ettiğidir fakat aslında bu, derinden yüzeye büyük bir farktır. Heidegger'de temel alınan ve etrafında ilerlenen tema varlıktır. Varlığın zamanla ilişkisi yüzünden varlık kadar zaman üzerine de düşer. Hegel ise zaman açısından varlığı ele alır.
Heidegger, aristoteles ve hegel'e menfi ya da müspet yönden olarak büyük önem verir. Onların düşüncelerini önemser. Hegel'e çıkış noktası ve yöntemi yönünden kızsa da açtığı yolu reddetmez. Sanki bu, Heidegger; hegel ve aristoteles diyalogu, gizlenmiş gibidir. Ama daha ince çalışmalar ve okumalar ile bu ortaya çıkabilir.
Unutmamak gerek, Heidegger hegel'den bu hususta çok büyük oranda ve temelden farklı olsa da heidegger'in hegel diyalogu göz ardı edilmemelidir.