türban sorunu

entry163 galeri video3
    102.
  1. kimine göre siyasi simge, kimine göre sorun yapanların sorunu olarak ülkenin başından sonuna kadar var olacak mesele.
    * *
    başlamadan edit: yazım son zamanların klasik gündemi türban sorununa bakış ismini taşımaktadır.

    esasında son zamanların klasik gündemi dememe rağmen bilinmesi gereken bir mesele var türban sorunu dolayısıyla şeriat, irtica ve buna benzer onlarca tanım hiç de son zamanların gündemi olmamakla beraber bu sıralanan kelimelerin tam tersi olan terimler - laiklik, cumhuriyet, atatürk ilkeleri ve yine buna benzer onlarca tanım ne 28 şubat sonrasında ne anayasa değişikliği yapılması istenmesinden sonra veya akp iktidarının icraatları sonrasında gündeme gelmemiştir.
    işte bu yazıda belirtmek istediğim meselenin en önemli konusu şudur; türkiye de bu iki faktör ne şimdilerde ne 28 şubat sonrası ve öncesinde ne büyük şef dönemi veya sonrası olan adnan menderes döneminde ne cumhuriyetin kurulması döneminde gündem dışı olmamasıdır.
    laiklik ve şeriat tanımlarına niçin faktör dememi açıklamazdan evvel şunu belirteyim bu iki tanım belki de osmanlının varolmasından buyana hep gündemde olmuş fakat bir daha kesinkes gündemden düşmemek üzere tanzimat öncesi ve sonrasında gündeme gelmiştir. hemen yanı başında avrupa da devrimlerden veya buna benzer oluşlardan ne kadar kapalı bile olsa bu ülkenin etkilenmesi doğaldır. ve bu dönemde avrupa da ki, oluşumların ana çizgisinde kesinlikle laiklik ve din (ve gücünü dinden alan monarşi) duruyordu. avrupa ülkeleri örneklemesine farklılıkları olmasına rağmen rusya da dahil etmek istiyorum.
    niçin bu iki tanımın faktör olduğunu ve neyin faktörü olduğunu şu şekilde açıklamak istiyorum. laiklik teriminin düşünce platformunda ortaya çıkması (gerçi hep vardı) aynı zamanda bir tez olarak savunucularının artması ve bitip tükenmeyen haçlı seferlerinden bıkmış bir toplum tarafından benimsenmesi hayati önem taşıyan bir faktöre dönüştü. çünkü bu faktörler anlamsızlaşan hayatta hem insanın, hem toplumun, hem devletin (bu bir genel tanım) ilerlemesi için mükemmel nedendi. üzerinde fazla durmak istemiyorum fakat şunu da belirteyim aynı zamanda laiklik teriminin oluşması en basit sebep -sonuç ilişkisidir. işte bu iki faktör avrupa için ilerleme lokomotifi oldu. çünkü her şeye rağmen düşünce olarak, ekonomik olarak, siyasi olarak ilerlemek için, birbirleriyle açık şekilde çarpışan iki lokomotife ihtiyaç vardır. evet, illaki sırf iki birbirinden farklı faktöre ihtiyaç vardır. hep varolmasına rağmen laiklik terimi gündeme geldi ve laiklik - din faktörleri hayatımıza dahil oldu.akabinde tarihe göz attığımızda göreceğimiz sanayileşme, cumhuriyetlerin kurulması, liberalizm, kapitalizm, sosyalizm gibi oluşların var olması sırf bu iki faktör sayesinde gerçekleşti.gerçi çoğumuzun aklına madem ki faktör dedin bizce sağ-sol gibi zıt olan iki faktöründe bu oluşumların varlığında etkili olduğudur gibi düşünce geleceğinden önceden şunu belirteyim laiklik - din faktörleri o kadar doğurgan ki, değil sağ - sol faktörleri aklınıza gelecek dinamizm (bunların niçin dinamizm olduğu yazımın diğer esas konusu) için gerekli bütün faktörleri saysanız,inceleseniz hepsinin tek başlama noktası diyebiliriz. çünkü dünyanın oluşumdan bu yana insanoğlu tanrımı - dünyamı düşüncesi arasında hep bocaladı, düşündü, üretti, kurdu, dağıttı, savaştı, barıştı, ilerledi. dünya artık bir daha gündemini bulmuştu, toplum mühendislileri sayesinde bir daha gündemden düşmemek üzere ve değil gündemden düşmemek yeni faktörlerin, yeni oluşumların öncüsü olmak üzere hayatımıza girip lokomotif oldu.
    işte bunlar gerçekleşirken ülkemizde doğal olarak bu süreçte yer aldı. yaşanması gerekenleri yaşadı. tanzimat dönemi sonra cumhuriyetin kuruluşu dahasında atatürk ilkeleri ve akabinde büyük şef dönemi, ap iktidarı, sağ - sol davaları, ihtilaller, 28 şubat öncesi ve sonrası, akp iktidarı ve en sonunda son zamanların klasik gündem başörtüsü. derinlemesine bu süreci irdelemek istemiyorum. sürece vurgu yapmamda ki sebep türkiye de ki bu süreci kafanızda canlandırmanız içindi.
    yazımda ki diğer esas meselem şudur; türkiye için laiklik - din karşı durması vazgeçilmez lokomotiftir.
    alışkanlıklar üzerine uzun-uzun psikolojik analizler yazmadan ve sizlerin bu konuda bilgi sahibi olduğunuzu farz ederek şunu belirtmek istiyorum ferdin alışkanlıkları hayatının akışında nerdeyse yüzde yüz etkilidir. basit dille örnekleyecek olursak: kimse içki içmeyen insanın içki komasından dolayı öldüğünü düşünemeyeceği gibi, kimse de içki içmeyen birinin içki alınması konusunda tüketici olarak devlete dolaylı olarak bile olsa gelir getireceğini düşünmeyecektir.
    matematiksel anlamda toplum bireylerin kümesidir diye düşünecek olursak. dolayısıyla bu anlamda alışkanlık ferdin nasıl ki hayatı için belirleyici oluyorsa bu alışkanlıkların toplum ve bu bağlam da devlet, millet, halkın bir nevi hayatı içinde etkili oluyor.
    işte tarihi gelişim de belirtiğim gibi türkiye ne dini dün ne de laikliği dün tanıdı. alışkanlıklar edindi. her bir ferdi hem dinden hem de laiklikten kendisi için kendine has alışkanlıklar edindi. toplum da kendisi için bu alışkanlıklardan edindi. nasıl ki başbakana tepki anlamın da açılan 'izmirliyiz, gavuruz, gururluyuz' diye pankart açılması bir toplum alışkanlığıysa aynı zaman da chp konserlerine deli gibi koşan alevi toplumunu uzaklardan gören bir bayanın balkonundan nerdeyse aşağı sarkarak eliyle kurt sembolünü yapması başka bir toplumun alışkanlığıdır. en uç örnekleme olarak: izmirlilerin bu saatten sonra konyalılar olmasını bekleyemeyiz. hele konyalıların izmirli olmalarını hiç bekleyemeyiz. ( klasik şehir efsanesi olan: türkiye'nin en çok içki tüketilen yeri nüfusa oranla konyaadır diyenlere bir git çay koy diyorum)
    ' peki bu alışkanlıklar nasıl bir lokomotif olur ' sorusuna cevaben devam edeyim. işte bu fertle başlayan ve toplumun alışkanlığına dönüşü veren alışkanlıklar toplumun ekonomisi için, siyasi hayatı için, sosyal aktivitesi için, bir-birileriyle olan ilişkileri için tek etkili sebeptir. chp den başka bir partiye oy vermeyecek olan alevi toplumu gibi veya hatta nerdeyse mhp bile dahil diğer hiçbir partiye oy vermeyecek mizancı gençlikçiler buna en uç örneklerdir. alışkanlıkların ekonomik etkisi konusun da örnekleme meselesini sizlere bırakıyorum. fakat sizler için küçük bir anekdot anlatmak istiyorum. bildiğiniz gibi mussolini meslek olarak öğretmendi. anılarını yazdığı kitabında şöyle rivayet eder:' ders dönemi başlamıştı fakat hala ders kitaplarını ve bilumum gerekli olanları almamıştı. boş gelip gidiyordu. en yakın zaman da olmasını tavsiye ettim. fakat almadığını fark ettim. ve olayın üzerine gidince yahudi çocuğun ağzından şu lafları ala bildim. 'öğretmenim mahallede levo amca en yakın zaman kırtasiyesini açacak. onun açılmasını bekliyorum'. ve bütün ısrarlarıma rağmen o yahudi olan mahallenin esnafının yeni dükkanının açmasını bekledi'.
    işte bütün bunlar yüzünden değişmez bir gerçek var. türkiye'nin içine artık çok fazla sinmiş laik veya din karşı durması. çünkü alışverişler dahil hangi blokta yer almana göre değişe biliyor. oyları geçtim bu memlekette nerdeyse hademe bile olmak için hangi blokta yer aldığına göre belirlene biliyor.
    sistem oturmuş. her şey bu gidişata sahip olmalı. ötesi gayri mümkün. esasın da mümkün fakat konumuz bu mümkünlük üzerine değil. (bir ipucu: bunun için aklı selim olmanın ideal görünümü kafalara yerleşmeli). fakat bu mümkünlük gerçekleşse türkiye o zaman türkiye olmaz. en azından üç kıtayı saracak olan bir devlet olur. herhalde. yalnız bu da pek mümkün değil. biz olan üzerinden avunmaya devam edelim.
    şimdi avuntumuz şu türlü olması gerekiyor: efendim, bir sabah uyandınız konyalılar izmirli ve izmirliler de konyalı olmuş. ekonomi şu şekil de çözümlenmeye başlayacak. kombasan apar topar fabrikalarını veya bilmem nelerini izmir'e taşıyacak. izmirliler can yücel'in mezarı dahil hemen her şeyi bırakıp konya'ya koşuverecekler. hem de bankalarda ki bütün paralarını çekerek.hem de bin bir tövbeyle. banka müdürleri allah'a koşarcasına kefen giyip ' ya rab affet bizi' dercesine ağlamaklı konya'ya bile değil de erken hac seferini gerçekleştirmek için gereken yerlere gitmiş olacaklar. veya üniversiteler artık başörtülü olmayanları içeri almayacaklar. ama nafile kapanan gençler de erken hac seferine katıldılar. üniversiteler harran ovasına taşınacaklar. kemal alemdaroğlu tarikat ehli oluverecek aniden. anayasa başkan vekili haşim kılıç anayasa mahkemesinin ' şeriatçı ' olduğunu iddia ederek basın açıklaması yapacak. çev başkanı salya sümük ' bacılar örtününüz ' diye ekranlar da çağrı yapacak.
    traji-komik açıdan bakarsak bütün bunların olması ne kadar bizi anlamsız kılar.
    biraz ciddiyet anlamın da,
    türkiye için laiklik- din karşı durması vazgeçilmez lokomotiftir. bu gün türkiye hala dinamik olarak ayakta durabiliyorsa ve hatta ileri gidebiliyorsa işte bu mozaikliğin verdiği olumluklar sebebiyledir. sizleri emin edeceğim bir konu var. türkiye asla ve asla süper güç olmayacak ama aynı zaman da türkiye asla ve asla gücsüz de olmayacak.
    şimdi eğer bu halimizi beğenmiyorsak. tek çözüm. alışkanlıkları değiştirmek. yalnız bu yanlış çözüm. eğer olursa yukarda saydığım trajik - komik olaylar gerçekleşir. alışkanlıklarımızı değiştirmeyelim. fakat yalnız ve sadece kendi sesimizi duymaktan vazgeçelim. farklı sesler de duyalım. dinleyelim. yani aklı selim olmanın ideal hali bizlerin hayatına girmeli.
    yani okullar başörtülülerin yüzüne kapanmasın veya 'gavur' olmanın garipsenmesi bırakılmalı.
    bitiş olarak, gerçek olan şudur başörtüsü sorunu bitmez. bu sorun dün çıkmadı ki bugün bitsin.
    veya diğer bir değişle türkiye'de laiklik -din karşı durması bitmez.
    çünkü bu türkiye'nin türkiye olmasının nedeni.(tek nedeni değil ama).

    ve son olarak bir dilek, aklı selim olmanın ideal hali keşke bizi bir yerlerden bulsa ve yakalasa.
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük