Felsefe için düşünen düşünce ve bilim için hesaplayan düşünce diyerek avuçlarımıza büyük bir ayrım bırakan filozof. Hesaplayan düşünceye karşı olmadığını fakat insanların artık düşünen düşünceden bu hesaplayıcı düşünce ile koparak düşünme anlamında düşünmeden yoksun kalacağını ifade etmiştir.
Onun deyimiyle "kaç" sorusu artık zihnimizde yegane soru haline gelmekte. Bu yalnızca ekonomik anlamda bir "kaç?" değil. dünyayı ve tüm varlık alemini hesaplanacak ve kendisinden bir şeyler (t)üretilecek şey olarak gören insan, bu, her şeyin bu yolla el-altında-hazır-bulunuşu ile "ilgi"sini kaybedecek ve düşünmeyi bırakacak.
Heidegger'in burada gördüğü tehlike ahlaki ya da sosyolojik açıdan bir tehlike değildir yani insanoğlu düşünmeyi bırakarak düzenin bozulmasına ya da ahlaki problemlerin baş göstermesine neden olacak demiyor, bu elbette buradan çıkarılabilir ama onun gördüğü tehlike daha başkadır, o bunu insanın kendi varlığını tamamen unutması, ilgilenme ve düşünme yetisini kaybetmesi veya en azından bu yetiyi kullanmaması tehlikesi olarak görür. Bu ön-görülerinde haksız olduğunu söyleyemeyiz, bunu bugün görmek mümkün.
Bilim ile arasındaki bu genelde kötü görülen diyalog, onun bilim ve Teknik karşılığından değil; insanların buna olan bağlılığı ve bağımlılığı ile kendi varlığını unutma tehlikesinden ötürüdür. "bilim, düşünmez." dediğinde bilime bir hakaret etmek amacında olmadığını sadece onun düşünen düşünce değil de "hesaplayan" düşünce olduğunu ifade eder; daha geniş anlamda onun ontik yönüne işaret eder.